Bir yabancı yazarın “ Aşk ve Evlilik Terapisi” isimli kitabının kapağında “Ben sende oluşur” yazıyordu. Bu cümle beni düşündürdü, ilâveten ufkumu açtı. Bu nasıl oluyordu? Bir insan karşısındakinde nasıl oluşabiliyordu? Bu cümlenin doğru anlaşılması için biraz çocukluk dönemine göz atma ihtiyacını hissettim. Anne babası çocuğa nasıl yaklaşırsa, nasıl hitap ederse, çocuk kendisinin öyle olduğunu zanneder.

“Yakıştırma yapışır” atasözünde ifade edildiği gibi, sürekli söylediğimiz sözü gerçek vasfı zanneder. Böylelikle, çocuğumuzda bizim bakış açımıza uygun bir kendilik algısı oluşturmuş oluruz. Bunlar, çocuğun ufkunu genişletecek, kendini iyi hissettirecek, değer ve cesaret yükleyecek cinsten ise, doğru bir dil ve üslup kullanılmış demektir. Böyle değil de, kendisinin işe yaramaz, beceriksiz, kimsenin sevemeye değer bulmadığı birisi gibi hissettiriyorsa, anne babanın zihin ve yürek kabındakileri çocuğuna yüklemiş demektir ve bunların çocuğa vereceği zararlar saymakla bitmez. Bu yaklaşım biçimleri, çocukta değersizlik ve yetersizlik duyguları oluşturur. Bu yanlış iletişim biçimi aynı zamanda pek çok psikolojik rahatsızlığa da zemin oluşturur.

İnsan başkalarını hem etkiler hem etkilenir En yakınımızdakiler ve yürek bağıyla bağlı olduklarımız, bizin en büyük etkilenme kaynaklarımızdandır. Çocukluğumuz çok iyi geçmiş olsa da, yakınlarımızın psikolojimizi ve tutumumuzu dönüştürme etkisi vardır. Birilerinin sürekli bizi beğenmemesi, aşağılaması, toplum içinde rencide etmesi; bizi yapabileceğimiz şeyleri bile yapamayacak hale getirir. Tam tersi olarak, olumlu yönlerimiz öne çıkarılarak takdir ve taltif edilirsek, bu bizde daha iyi olma isteği ve coşkusu uyandırır. Birilerinin ne söylediği önemli fakat bizim durumumuza ve tercihimize neyin daha uygun olduğunu fark etmemiz daha önemli. Hepimiz çevremizdekilerin söz ve davranışlarından etkileniriz fakat onları memnun etme pahasına kendi tercihlerimizi iptal etmek; bizi başkalarının şekillendirdiğinin ifadesidir.

Bizim yaklaşımımız muhatabımızı nasıl bir yere sevk ediyor? İnsan içindekini iletir. Karşımdaki insan benim sözümle ya düşünecek ya savunmaya kilitlenecek. O zaman benim niyetim can yakmak değil, canları rahatlatmak olmalı. Her insan bu dünyanın eşsiz bir çiçeği ve değeri. Ağzımdan çıkan sözler, her insanda yeni bir düşünce kapısı açıyorsa, o zaman ben doğru ve anlaşılır, güzel ve saygılı konuşmak zorundayım. Allah’ın (c.c) emaneti bunu hak ediyor ve ben iyi insanların kendisinde oluştuğu bir makamı hedeflemeliyim.