Başkalarına yönelik davranışlarımız, bazen görevimiz olarak bazen de sorumluluk olarak yaptıklarımızdır. Zaruri olarak yaptıklarımız olabildiği gibi bazen de yapıp ettiklerimiz gönlümüzün onayladıklarıdır. Bizde mayalanan, olgunlaşan fikirler, fırsatını bulduğunda eyleme geçer. Biz bunları çoğunlukla değerli gördüğümüz, anlam yüklediğimiz için yaparız ve bunu karşımızdaki için yaptığımızı zannederiz. Oysa her fiil, eyleme geçmeden önce duygu ve düşüncelerimizle harmanlanır ve etkisi bütün hücrelerimize sirayet eder. Zihnimizde bu eylemin niyetinin oluşmasından itibaren, fiil ortaya çıkana kadar olgunlaşır ve ortaya çıkmak için sabırsızlanır. Fiil hücre hücre büyür ve nihayetinde ortaya çıkar. Ortaya çıkıncaya kadar bulunduğu yürek ve zihin kabını niyetin rengine boyar, besler, şekillendirir. Planlanan fiil adım adım muhatabına yaklaşırken, şahıs niyetin kuşatması altındadır. Sürekli yapılan fiiller, bir süre sonra bize adını verir, kendisi ile anılmamıza vesile olurlar. Giderek o fiil şahsa yerleşir ve refleks halinde doğal bir eyleme dönüşerek insanın gözü kapalı yapalı yapacağı eylemler haline gelir.

Kim kime iyilik yapıyor

Bir eylem, o eylemi yaptığımız kişiye iyilik gibi görünse de, niyet aşamasından eyleme kadarki sürecin ilk muhatabı eylemin sahibidir. Yapılan iş iyi bir niyet ve doğru bir yöntemle yapılıyorsa, bu insanın ahlâkî yapılanması anlamına gelir. Severek yaptıkça, yaptıklarımızı severiz. Bizde yerleşen ve şahsiyet tuğlaları haline gelen bu seçimler, biz o eylemi sürdürdükçe ilgili muhataba ulaşır ve onu etkisi altına alır fakat asıl etki o fiilin yapılma gerekçesinin değerine göre kişinin sahiplenmesiyle oluşan bir duruş oluşturur. Misk kabı, misk boşaltılsa bile hücrelerine yansıyan misk kokusunu taşımaya devam eder. Misk sürünen ise o koku gidene kadar istifade eder. Şimdi sizce, misk kabı mı daha çok istifade eder, miski sürünen mi?

Her fiil önce sahibine çalışır

Taşıdığımız değerler bizi biz yapar. Yapıp ettiklerimiz bizi tanımlar. Her fiil, önce sahibinin yürek imzasını aldığı için, nereye giderse gitsin o imza onu var kılar. O halde hiç kimse bir başkası için bir şey yapmıyor, herkes kendi hayatının, şahsiyetinin tuğlalarını oluşturuyor. “Herkes ne yapar kendisine yapar” atasözü de veciz bir şekilde bunu anlatıyor. O halde, biz bize iyilik yapmak için sıfır beklentiyle hareket etmeye odaklanmalıyız, bize lâzım olan budur.