Muhalefetin malum büyükelçi krizine yaklaşımı Türkiye sınırları içerisinde şaşırılmaması gereken bir durum.

Reis-i cumhurun belirli menfaatleri gözeterek Türkiye’yi Dingo’nun ahırı sanan hadsizlere ayar çekmesinden bile rahatsız oldular.

Mayaları bozuk çünkü.

İki yüz yıldır temel planda aynı heyulaların peşinde sürünüyorlar. Yalnızca isimler, müesseseler ve ideolojik etiketler değişiyor. Kabuğun içindeki çürük nüve aynı.

Topyekûn birleşip bizi çıldırtmak, bıktırmak, yormak derdindeler. Milletin huzurunu kaçırmak dahi büyük bir tatmin objesi onlar için.

Gözümüzün içine baka baka yalan söylemekten, devlet haysiyetini güya vatansever pozlarla iki paralık etmekten çekinmiyorlar.

Etki ajanlarının koyun gibi güttüğü kitlelere yaslanıp; alenen Batı’nın, FETÖ’nün, DHKP/C’nin, HDPKK’nın, FETÖ’nün avukatlığına soyunuyorlar.

Akdeniz’deki haklarımızı, Türkistan’ın doğusunu, Suriye’nin kuzeyini, Filistin’i, Mısır’ı, Keşmir’i, Kıbrıs’ı inkâr eden, İngiliz/Siyonist lobisine aşkla itaat eden, yeri geldi mi Yunanlaşan, icabında Moskof’a yanlayan, sömürgeci emrindeki kabile devletlerinden dahi medet uman, yerli sanayi ve milli güvenlik projelerimize devamlı köstek olan rezil bir politika kimliğini temsil ediyorlar.

Nasıl olsa her halükârda kullanabilecekleri bir koz var ellerinde:

Dolar.

Türkiye gibi, büyümesi istenmeyip büyüyen her ülkenin yediği ‘’ekonomi’’ zılgıtını tepe tepe kullanıyorlar. Mikro-makro ayrımı yapmak işlerine gelmiyor. Finansal sebep-sonuç zincirini aklî ve siyasî donelerle sunabilme becerisine sahip değiller. Halk ölçeğinde çok sert hissedilen iktisadî baskıyı namussuz ideallerine meze yapıyorlar.

Türkiye’nin Türkiye’yi aşan mânâ hudutlarına, devlet ve millet şahsiyetine, bu toprakların bin yıllık misyon ve vizyon ufkuna yabancılar.

Teröristleri meydanlara salalım, uyuşturucu kartelleri ortalıkta cirit atsın, mafya kıroları dilediği gibi devlete racon kessin, sermaye oligarkları ne diyorsa o olsun; yeter ki dolar yükselmesin…

Böyle bir kafa yapısıyla mücadele ediyoruz.

Gerçi bu zihniyeti kumanda eden politik ve medyatik figürler, doların yükselip TL’nin değer kaybetmesiyle de ilgilenmiyor. Hatta dolar her yükseldiğinde sevindiklerini düşünüyorum. Tasmalarını tutanlar, maaşlarını da dövizle veriyor zira…

Tek bir misalle:

On yıllarca CIA’in getir götürünü yapmış -sözde- millî istihbarat teşkilatının; Ortadoğu ve Afrika’da esip gürleyen, MOSSAD ajanlarını iş üstü paketleyen kıvama geldiği bir Türkiye’den hoşlanmıyorlar kısacası.

Onları böyle kabullenmenin ve varlıklarını hukukî teminat altına almanın sosyo-politik adı da ‘’demokrasi’’ oluyor işte.

Nasılsa demokrasi var.

Komple ülkenin tapusunu verelim, ne olacak?