Bize Rabbimiz (c.c) tarafından verilenler ve bizden beklenenler var. Bize yaşatılanlar ve anlamamız gereken gerçekler var. İnsanlar, olaylar ve ilişkiler var. Hepsi, hepsi bir tek şey için; dosdoğru yaşamış, Allah’tan (c.c) başka kimsenin önünde eğilmemiş, kendisini doğru düşünüp doğru yaşamaya adamış insan olarak bu dünyadan ayrılabilmek. Bunun için gerekli bütün alt yapı ve donanımlar fıtraten insana yüklenmiş. Geriye, önce niyet sonra doğru bilgi ve doğru çevre ile bunları aktive edebilmek kalıyor.

İnsan ortama göre şekil almaya müsaittir

Bugün insan, ilk ve en yakın çevresi ailesi ve sonradan içinde bulunduğu ve okulla başlayan sosyal çevresi ile kesintisiz bir irtibat halindedir. Kalıcı değerler edinmemişsek, hayatımız pahasına savunacağımız ve tutup bırakmayacağımız prensiplerimiz yoksa her ortam bizi kendi mesajıyla kuşatır ve giderek kendimizden uzaklaştırır. Hatta ortamın havasına kendimizi öyle kaptırırız ki, olmamız gereken yerden ne kadar uzaklaştığımızı, nerede olduğumuzu, hangi yöne gittiğimizi bile seçemez hale geliriz. Her verilen mesaja bakmaktan, gönlümüzü açmaktan dolayı hakikatin mesajından yoksun kalırız bu da bizi yoksullaştırır.  

En yakın çevremiz televizyon

Komşuluk ilişkilerinin neredeyse bittiği günümüzde, en yakın komşumuz, akrabamız ve arkadaşımızın yerini televizyon aldı. Kimi uzmanlara göre insan “Çevrenin ürünü” ise, en yakın çevremiz televizyon oldu. Sabah akşam, gece gündüz onunlayız. O ne derse fikir hürriyetimiz elimizden alınmış, konuşma hakkımız gasbedilmiş gibi, ona monte olmuş durumdayız ve o ne verirse onu seçeneksiz ve itirazsız alıyoruz. Bir şeyin hayrı, neticede kişide oluşan duruma göre anlaşılır. Bugün Müslümanlar olarak halimize baktığımızda, televizyonun, internetteki sanal ortamların bizim iç dinamiklerimizi sarstığını, değerlerimizi ters yüz ettiğini ve bizi olmamız gereken noktadan çok uzaklara savurduğunu görebiliriz. Çevremiz bizi ele geçirdi ve her şeyimize artık o karar veriyor. Aklımız onların istediği gibi çalışıyor, tüketmek bizde bir yaşama biçimine dönüştü. Kendini düşünmek, menfaatini korumayı asli görevi saymak, kendisini iyi pozisyonda tutabilmek için insanları harcamaktan çekinmemek, bir yanlış yaptığında “Herkes yapıyor” gibi aklın kabul edemeyeceği bir gerekçeye sığınmak gibi, yüzümüzü Hakkın karşısında yerle bir eden bir yapılanma ile tıka basa doldurulmuş durumdayız.

Önce var olan boşalmalı ki yerine yenisini dolduralım

Beslenme kaynaklarımız değişmeden bizim halimiz değişmez. İçimizdeki değişmeden Allah da (c.c) bizi değiştirmez. Televizyonu atalım, interneti sınırlandıralım. Telefonu evdeyken uçak moduna alalım ve eşimizin, çocuklarımızın yüzüne bakalım. Ona buna bakmaktan kararmış gönlümüzü eşimize ve çocuklarımıza bakarak ağartalım. Biz iyi olmayı hak ediyoruz. İçimizdeki Rabbimizin (c.c) bize üflediği ruhu açığa çıkaralım. Bunu elimizden alan kaynaklardan kurtulup asli hüviyetimizle buluşalım. Kitapla, ibadetlerle ve güzel ahlâkla buluşalım. Doğru çevre için gayret edelim. Biz bu değiliz. Bu kadar basit, ilkel ve bizi insanlıktan çıkaran bir hayat tarzı için mi biz iyi insan olma özelliklerimizi terk ettik?