Yılın en uzun gecesi 21 Aralık’tır. Bizim için ise 20 Aralık gecesi oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye için tasarlanan yeni ekonomik modelin detaylarını ve kurdaki dalgalanmaları durdurmak için alınacak yeni tedbirleri açıkladıktan hemen sonra döviz kuru sert bir düşüşe geçti. Bir gecede 1,75 milyar dolar satıldı. Türk Lirası yüzde 40 değer kazandı. Asgari ücrete yüzde 50 zam yapıldıktan sonra, TL’nin değer kaybı, yüksek faiz, enflasyon ve stokçuluğa karşı da savaş açıldı. Devlete güvenmekten hiç vazgeçmeyenler bir kez daha hayal kırıklığına uğratılmadı. Erdoğan “yine haklı çıktı”.

Korku tüccarları, spekülatörler, siyasi çıkarları uğruna sürekli halka karamsarlık pompalayanlar TL’nin değer kazanmasıyla birlikte ellerinde kalan son kozlarını da kaybettiler.

İngiliz ekonomist Timothy Ash bile bu hareketli gece karşısında şaşkınlığını gizleyemeyerek 30 yılı aşkın kariyerinde ilk kez böyle bir durumla karşılaştığını açıkladı. Fransız basını “Erdoğan'ın açıklamalarından sonra Türk Lirası'nın ciddi bir yükselişe geçtiğini” yazdı.

Döviz kuru yere çakılırken halkın dövize değil de devletine güvendiğinde suni ekonomik problemlerin başarıyla aşılabileceği, ekonomi ve pskiloji bilim dalların birbirleriyle ne kadar iç içe oldukları da gözler önüne serilmiş oldu.

Biz her zaman halka sabırlı olması ve “ülke battı, çöktü” çığırtkanlığı yapanlara karşı temkinli davranması gerektiğini söylemiştik. Ülkemizin geleceğine karşı duyduğumuz güveni önümüzdeki olumlu makroekonomik verilere dayandırmıştık. Türkiye’nin 2021'in üçüncü çeyreğinde kaydettiği yüzde 7,4’lik büyüme oranını, ihracatta kırılan rekorları, ekim ayında verilen cari fazlasını paylaşmıştık. Aynı şekilde, Türkiye’nin, koronavirüs salgınının etkileriyle birçok gelişmiş ekonominin gerilemeye girdiği 2020 yılında bile, G20 üyeleri arasında Çin'in ardından en önemli ekonomik büyüme kaydeden ülke olduğunu hatırlatmıştık.

Bütün bu umut verici gelişmelere rağmen, ekonomide zafer kazandığımızı ilan etmek için henüz çok erken. Uzun ve meşakkatli bir yolun henüz çok başındayız. Ne Çin’den ne de Güney Kore’den esinlenerek tasarlanan bu yeni ekonomi modeli, ülkenin konjonktürel yapısına uygun, Türkiye’ye özgün bir model. Temelinde yatırım, üretim, istihdam ve ihracat; hedefinde ise geleceğe karşı güven, büyüme, refah ve istikrar var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce defalarca 2023 yılında Türkiye’yi dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına dahil etmeyi hedeflediğini açıklamıştı. Dövizdeki kur dalgalanmaları son günlerde muhalefeti son derece cesaretlendirmiş, sadece “erken seçim” çağrıları değil, Kandil’den “milleti sokağa dökün” talimatları bile gelmeye başlamıştı.

Bazılarının “yıkmak” istedikleri, bazılarının ise “Kabile devleti” olarak niteledikleri o kadim devlet çelikten yumruğunu masaya indirdi. Bundan sonrası, toplumun yediden yetmiş yediye her kesiminin sadece günlük kişisel çıkarlarını düşünmeyip milli bir tutum sergileyerek ne kadar vatanının ve milletinin yanında duracağına bağlı.