İngiltere’de her dört yetişkinden biri obeziteyle yaşarken, çocuklarda da oranlar endişe verici düzeye ulaştı. Ancak yıllardır bu kişilere verilen tavsiye aynı: “Az ye, çok hareket et.” Artık uzmanlar bu yaklaşımın yetersiz, yanıltıcı ve zararlı olduğunu söylüyor.
Obezite, sadece fazla yemek ya da hareketsizlikle açıklanamayacak kadar karmaşık, kronik ve nüksedebilen bir hastalık. Genetikten çocukluk travmalarına, ekonomik eşitsizlikten ruh sağlığına kadar birçok faktör obezite riskini etkiliyor. Tek başına bir irade meselesi olarak ele alınması, hem bilimsel gerçekleri hem de kişileri göz ardı ediyor.
OBEZİTE EKONOMİYİ DE ZEHİRLİYOR
Yeni bir rapora göre, İngiltere’de fazla kilolu veya obez bireylerin ülkeye yıllık maliyeti 126 milyar sterlin. Bu maliyetin:
- 71,4 milyar sterlini yaşam kalitesindeki düşüş ve erken ölümlerden,
- 12,6 milyar sterlini sağlık hizmetlerinden,
- 12,1 milyar sterlini işsizlikten,
- 10,5 milyar sterlini ise aile bireylerinin verdiği bakımdan oluşuyor.
Bu maliyetin, 2035 yılına kadar 150 milyar sterline ulaşması bekleniyor.
GIDA SİSTEMİ SAĞLIĞI TEHDİT EDİYOR
Ulusal Gıda Stratejisi raporunun yazarı Henry Dimbleby, "Bir gıda sistemi yarattık ki bu sistem hem halkı zehirliyor hem de devleti iflasa sürüklüyor" sözleriyle sistemsel dönüşüm çağrısı yaptı. Uzmanlara göre çözüm, bireysel iradeden çok sistemin değişiminde yatıyor.
Obezitenin bu kadar yaygın hale gelmesinin temelinde, "obeziteye neden olan çevre" yani yüksek kalorili, besin değeri düşük gıdaların ucuz ve erişilebilir olması, hareketsiz yaşamı teşvik eden şehir yapıları ve eşitsizliklerle dolu bir sosyal düzen yatıyor.
SADECE DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİĞİ YETMEZ
Mevcut politikalar çoğunlukla bireylerin davranış değişikliğiyle çözüm arıyor: Kalori azaltın, daha çok egzersiz yapın. Ancak bu, özellikle yoksul bölgelerde yaşayanları daha fazla damgalıyor. Yoksulluk, ulaşım zorlukları, yeşil alan eksikliği ve sağlıksız gıdalara mecburiyet, bu bölgelerde obezite riskini katlıyor.
Davranış değişikliği elbette önemli ama tek başına yeterli değil. Bu yaklaşım, bireylerin tembel ya da iradesiz olduğu algısını körüklüyor ve ağır bir damgalamaya neden oluyor.
NASIL BİR OBEZİTE YAKLAŞIMI GEREKLİ?
Uzmanlara göre iyi bir obezite politikası aşağıdaki adımları içermeli:
- Obeziteyi kronik bir hastalık olarak tanımak: Tıpkı diyabet veya depresyon gibi, uzun vadeli, yapısal desteklerle ele alınmalı.
- Ağırlık temelli ayrımcılıkla mücadele: Okullarda, iş yerlerinde ve sağlık kurumlarında bu damgalama sona ermeli. Profesyonellere önyargısız ve kapsayıcı bir eğitim verilmeli.
- Kişiye özel destek sağlamak: Tedavi planları bireyin kültürel yapısı, psikolojik geçmişi ve sosyal bağlamı dikkate alınarak hazırlanmalı.
- Çevresel değişimi hedeflemek: Sağlıklı seçeneklerin daha kolay ve ulaşılabilir olması sağlanmalı. Bu, ucuz ve besleyici gıdalar, fiziksel aktiviteye erişim ve eşitsizliklerle mücadeleyle mümkün olabilir.
YENİ BİR DÖNEM BAŞLAMALI
Obezite, insanların ne yediği ya da ne kadar spor yaptığıyla sınırlı bir mesele değil. Bu durumu sadece kişisel yetersizlik gibi göstermek hem bilimsel olarak yanlış hem de insanlara zarar veriyor. Sorunun kökenine inen, şefkatli, kanıta dayalı ve bütüncül bir sistem değişikliği şart.





