İşimize öyle geldiği için iş, güç ve uğraşlarımızda yetki sahibi olduğumuz alanlarda çoğu defa temsiliyetten daha çok, teslimiyeti önemsiyoruz.

Temsiliyetsiz bir teslimiyetten rahatsızlık duymuyoruz.

Neden?

İşimize öyle geliyor?

Neden?

Daha kolay idare edebiliyoruz.

Teslimiyeti önemsediğimiz için bize boyun eğecek, her yaptığımıza rıza gösterecek kimseleri çevremize topluyoruz.

Temsiliyet aktif olmayı gerektirir; teslimiyet ise pasifliktir.

Temsiliyet gerektiğinde itiraz etmektir; teslimiyet her şartta boyun eğmektir.

Temsiliyet kendi olmayı, özne olmayı gerektirir; teslimiyet ise kendinden vazgeçmeyi, nesneleşmeyi ve silikleşmeyi getirir.

Temsiliyet çalışma ve gayret ister; teslimiyet ise tembelliktir.

Teslimiyeti önemseyen yapılar gelişemez ve etkin insan yetiştiremez.

Temsiliyeti önemli gören anlayışlar gelişir, geliştirir ve aktif bireyler yetiştirir.

Toplumumuzda maalesef ekseriyetle makbul olan teslimiyet oluyor; temsiliyet ise önemli görülmüyor.

Durum böyle olunca yeterlilik, donanım ve birikim gibi konulara, emek, gayret ve çalışma gibi mevzulara çok da önem verilmiyor.

Başımıza ne geliyorsa temsil makamında olanların kifayetsizliği ve çapsızlığı nedeniyle geliyor.

Teslimiyet kısa vadede işlerin rayında gitmesini sağlasa da, orta ve uzun vadede çöküşün sebebi oluyor.

Temsil edilen şeye en büyük zararı temsil etme yoksunu kimselerin verdiğini ise çoğu defa göremiyoruz.

Hangi alanda olursa olsun, o alanda öne çıkan ya da çıkarılan kimselere bakın, ahvalimiz hakkında yeterli kanaate sahip olacaksınız.

Konuştuğumuz konulara, tartıştığımız mevzulara, gündeme getirdiğimiz şeylere bakın, sahip olduğumuz derinlik hakkında bilgi sahibi olacaksınız.

Neden bu durumdayız ya da bu durumdan nasıl çıkabiliriz sorularının cevabı buralarda yatmaktadır.

Temsiliyet, ehliyet ve liyakat ile ilgili bir mevzu olması gerekirken, teslimiyetle ilgili bir konuya dönüşüyorsa sorun orada içinden çıkılmaz bir hâl almış demektir.

Bu gibi durumlarda sorunları ve problemleri ortadan kaldıracak sebepler üzerinde duramıyor, etkin çözümler üretemiyoruz.

Öne çıkmaması gereken kimseler öne çıkarılıyor, görev verilmemesi gereken kimselere görev veriliyor, topluma yön vermemesi gereken kimselere alan açılıyor.

Bu durumda ürettiğimiz şey ancak anlamsız kavgalar, sonuçsuz tartışmalar oluyor.

Bir alanda ehliyet ve liyakati olmayan kimsenin o alanı temsiliyetinden söz edilemez.

Ekseriyetle, akıl yürütmenin, aklı kullanmanın, sorgulamanın değil; itaatin ve teslimiyetin makbul olduğu bir toplumsal anlayışa sahibiz.

Yetiştirilme tarzımız, eğitim sistemimiz ve toplumsal bakış açısı bu anlayış çerçevesinde şekilleniyor.

Bu sebeple çoğu defa teslimiyeti önceliyor, temsiliyeti göz ardı ediyoruz.

Ama unutmayalım; temsiliyeti olmayanın teslimiyetinde hayır yoktur.