Küçük kızım Mariya’nın kalbini sevinçle dolduran Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı’na çok teşekkür ediyorum. Bizzat telefon ederek ailece hepimizi mesut ettiler. Ardından ailemizi ziyaret etmeleri için Kayseri Milli Eğitim İl Müdürü başkanlığında bir heyeti evimize gönderdi. Bu olay bizim büyük bir ailenin mensubu olduğumuzu derinden hissetmemize vesile oldu. Nihayet gurbet hayatımızda bize ana kucağı açan bir vatan bulduğumuzu yaşayarak anlamış olduk.(*)

Muhterem Bakanım, kızımıza bu ismi Allah Rasulü’nün hanımı annemiz Mariye el-Kıbtiyye’nin adı olduğu için verdik. Onu diğer bütün Filistinli çocuklar gibi muhacerette büyüttük. 4 yaşında kendisine ait bir bilgisayarı vardı. Şahsi Facebook sayfası olan en küçük Filistinli kız o oldu. Sosyal paylaşım ağları farklı ülkelerde darmadağın yaşayan Filistinli aileleri buluşturan bir platform oldu bizim için. İşte Mariya da bu mecrayı kullanarak on ayrı ülkeye yayılmış bulunan halalarıyla, amcalarıyla ve diğer akrabalarıyla görüşme imkânı buluyor. Herhangi bir Filistinli sadece Filistin pasaportuyla bir ülkeden başka bir ülkeye seyahat edemiyor. Bu yüzden aile efradımız akrabalarıyla ancak sanal ortamda buluşabiliyor.

Çocuklarımız gerçek bir hayat yaşayabilsinler diye Türkiye’ye geldik. Burada diğer çocuklar gibi gerçek sevinçler yaşayabileceklerini ve yüzlerinde gerçek gülücükler açacağını düşündük. Biz buraya daha ziyade kızımız Mariya için geldik. Ben 45 yıl önce Ürdün’de Eylül Savaşı’ndan kaçarken annesinin eteğine yapışmış bitkin küçük bir çocuk idim. Yıllar sonra küçük kızım aynı acı tecrübeyi yaşadı. Hane halkı içerideyken evimize Esed rejiminin bir füzesi isabet etti. Evimizin bir tarafı yıkıldı, ama Allah’a hamdolsun ailem kurtuldu. Mariya’yı enkazın altından çıkarttığımda ağlıyordu. Uzun süre ağladı. Nihayet onu okul çantasını bulup kendisine vererek susturabilmiştik. O zaman anaokuluna gidiyordu. İşte o okul çantası sırtında olduğu halde küçük kızımı ve ailemi çatışma bölgesinden ancak iki günde uzaklaştırabilmiştim.

İşte o zaman Filistinli çocukların neden cinnet derecesinde eğitim ve öğretime aşık olduklarını anlamıştım.

Muhterem Bakanım,

Kalbimize koyduğunuz mutluluk gerçekten çok büyük. Ancak burada bir hususu dikkatlerinize arz etmek istiyorum. Ben yıllardır Türk, Arap ve Kürt topluluklar arasındaki farklılıkları araştırıyor ve bu alanda gözlemler yapıyorum. Yıllar süren bu araştırmalarım sonunda ne kadar çok benzerliklerimiz olduğunu gördüm. Türkiye’ye geldiğim ilk günden beri Arap coğrafyası ile Türkiye arasındaki farklılıkları gözlemliyorum. Coğrafyamızın yapısı ve rengi aynı, semamız ve rengi aynı, ayın ve yıldızların rengi de aynı…

Muhterem Bakanım,

Bütün bu benzerliklerin sebebini idrak ettim. Mazide bir arada yaşayan bu ümmet her şeyiyle benzeşti. O kadar ki, şu andaki mevcut hayatları aynı olduğu gibi gelecekleri de aynı.

Muhterem Bakanım,

Suriye’den Türkiye’ye gelmiş onlarca Filistinli genç yüksek tahsil için kendilerine de fırsat tanınmasını beklemektedir. Suriyeli kardeşlerimize verilen imkânların kendilerine de verilmesini istemektedir. Çok hayırlar gördüğümüz ve daha da umduğumuz ülkenizin bu konuda söz vermesini bekliyoruz. Filistinli çocuklar ve yüksek tahsil görmek isteyen öğrenciler meselesi Allah’ın hepimizin boynuna yüklediği bir emanettir.

(*) 22 Ocak Cuma günü tüm çocuklar karne sevinci yaşarken kendisine karne verilmediği için eve ağlayarak dönen küçük kızıyla ilgili üzüntüsünü sosyal medyada paylaşan yazar, duruma büyük bir hız ve duyarlılıkla müdahil olup kızının karnesini heyet marifetiyle evine gönderen Sayın Nabi Avcı’ya teşekkürlerini bu köşe yazısıyla iletmek istedi (Mütercim).

Çeviri: Fethi Güngör