Eğri oturup doğru konuşalım. Ukrayna ve Rusya arasındaki Türkiye’nin arabuluculuğu Batılı ülkeleri ilk bakışta rahatsız edecektir. Güç ve nüfuz rekabetinin gereği olarak sadece Batı açısından değil bölgedeki diğer ülkeler tarafından da bu durum hoş karşılanmayacaktır. Bu dönemde Türkiye’ye yapılan takdir ve söylemler suni ve makyaj içeren diplomatik demeçlerden ibarettir. Çünkü her ülkenin kendine özel derinlikli bir dış politika stratejisi bulunmaktadır.  

Bir çatışmada arabuluculuk yaparken krizin farklı boyutlardaki tüm taraflarını her konuda memnun etme çabası içerisinde olunmamalı. Daha ziyade olası senaryolar içerisinde sunmuş olduğunuz alternatif çözümün en az maliyetli olduğunu muhataplarınıza göstermeli ve onların ortak çıkarlarına hitap ettiğine onları ikna etmelisiniz. Asgari müştereklerde buluşmayı ortaya koyabilmeli, şayet gerektiğinde savaşın taraflarını buna mecbur edebilecek argümanları da geliştirebilmelisiniz.  

Arabulucu, tarafların güvenini kazanmış, davranışlarında onları caydırma potansiyeli taşıyan, mümkünse ortak coğrafya ve kültürden olan ve herkesle konuşma yeteneğine haiz bir ülke olabilmeli. Özellikle Türkiye’nin son dönemde “herkesle konuşabilen” vasfında önemli ilerlemeler olduğu görülüyor. Ermenistan, BAE, İsrail ile görüşmeler bu açıdan doğru yolda olunduğunun işareti olarak görülebilir.   

Arabulucu ülkede güçlü devlet sıfatı aranırken diğer muhatap ülkelere yukarıdan bakan bir tavır içerisinde olunmamasına özen gösterilmeli. Özellikle Ukrayna krizinde Batılı ülkelerin dayatmacı, hodbin ve kibirli söylemleri çatışmanın tarafları nezdinde sadece negatif etki uyandırıyor. Ukrayna’nın bu tavırlara şimdilik tepkisizliği asimetrik güç dengesindeki dezavantajlı konumundan kaynaklanıyor. Rusya ise tepksini her daim açık şekilde dile getiriyor.

Ukrayna’da özellikle ABD ve İngiltere’nin bir savaş çığırtkanlığı ve kışkırtıcılığı içerisinde oldukları görülüyor, adeta yangına körükle gidiyorlar. Dünyayı etkileyecek boyutta bir savaşı onlarda istemeyeceklerdir, fakat Rusların geçmiş küllerinden dirilmesinin ayak seslerini artık kısmak istiyorlar. “Putin macerası” defterini böylelikle kapatmayı arzuluyorlar.  

Bu bağlamda Türkiye müdahilliği salt menfaat odaklı olmaktan öte barış endeksli bir çabaya işaret ediyor. Birkaç gün önceki Sputnik’teki haberde bir Rus yetkilinin Türkiye’nin Ukrayna’daki insansız hava aracı üretimini artırma kararının Ruslar ile Türklerin arasını bozmayacağını açıklaması önemliydi. Ukrayna ziyareti sonrası yapılan bu açıklamada Türkiye-Rusya ilişkilerinin Ukrayna’dan bağımsız ayrı dinamiklere sahip olduğu aktarılıyordu.   

Geçtiğimiz hafta içerisinde Ukrayna’ya yapılan üst düzey ziyarette önemli bir serbest ticaret anlaşması imzalandı. Zaten Ukrayna ile bir süredir devam eden ticari faaliyetler ülkelerin ikili ilişkilerini geliştirmişti. Ekonomik diplomasinin ülkeleri birbirine yakınlaştıran özelliği devreye girmişti. Diğer taraftan hem karşılıklı menfaat ilişkisi hem de lokal konjonktürel gelişmelerin dayatmasıyla Rusya ile Türkiye zaten sürekli temas içerisindeydi. Rusya, Batı’nın kendisini “paryalaştırma” gayretlerine karşın Türkiye’yi önemli bir muhatap ve alternatif olarak hep bir yerde tutmayı yeğliyor. Türkiye’de bu dengeleri gözetebildiğinden bölgedeki ülke itibarı günden güne daha da artıyor.