Cezayir’de geçen hafta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri ülkede bir süredir yaşanan tartışmaları ve protesto gösterilerini yatıştırmak için yeterli olmadı.

Sebebi ise seçimleri kazanan Abdülmecid Tebbun’un protesto gösterileri üzerine istifa etmek zorunda kalan Buteflika döneminde başbakanlık yapmış olması.

Yeni cumhurbaşkanının ayrıca ülkeyi perde gerisinden yöneten Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayid Salih’e yakın bir isim olduğu söyleniyor.

Cezayir’de seçim kararı alınıp adaylar açıklanınca adayların hepsi bir şekilde mevcut askeri vesayet düzeninin adamları olduğu ve hiçbir aday protestocuları temsil etmediği için seçimleri boykot çağrıları yapıldı.

Sandığa gitmeme çağrısı yapanlar bugün de seçimlerin hiçbir şeyi değiştirmediğini, seçimlerin şeffaf olmadığını ve Cezayir halkı tamamen özgür bir şekilde seçimini yapana kadar protesto gösterilerinin devam etmesi gerektiğini söylüyor.

Seçimlere katılımın yüzde 40 civarında kalması boykot çağrılarının başarısından çok Cezayir halkının genelde seçimlere yönelik ilgisizliğine bağlanabilir.

Katılım oranı 2017’de yapılan parlamento seçimlerinde yüzde 36 ve 2014’teki başkanlık seçimlerinde yüzde 52 civarındaydı.

Demokratik kuralların gereği gibi uygulanmadığı vesayet rejimlerinde seçimlere ilgisizliğin başlıca sebebi sonucun önceden biliniyor olmasıdır.

Fakat son seçimler için bunu söylemek zor.

Demokratik Ulusal Birlik Partisi Genel Sekreteri İzzeddin Meyhubi “Buteflika rejiminin adayı” olarak görülürken hiç kimse bağımsız aday Abdülmecid Tebbun’un seçilmesine garanti gözüyle bakmıyordu.

Cezayir’deki seçimler ve sandıktan çıkan sonuç demokratik açıdan “arzu edilen” olmayabilir.

Fakat önemli bir noktayı göz ardı etmemek gerekiyor.

Arap Baharı sürecinde gördük ki, barışçıl sokak hareketleri kökleşmiş rejimleri kısa sürede değiştirmek için yeterli değil.

Silahlı devrim çabası ise ülkelerin yıkımına yol açıyor.

Çünkü mevcut rejimlerin askeri gücü devrimcilerden daha fazla ve hepsinden önemlisi çok ciddi dış desteğe sahipler.

Uluslararası toplum demokrasi ve özgürlük isteyen halklardan değil diktatör rejimlerden yana.

Mevcut diktatör rejim devrilmek bir yana -Mısır’da olduğu gibi- çok daha kötü hale gelebiliyor.

Cezayir’de caddeleri ve sokakları dolduran yüz binlere rağmen -Allah’a şükür- şiddet olayları yaşanmadı.

Irak’taki ve hatta Sudan’daki gibi müdahaleleri Cezayir’de görmedik.

Seçimler de kayda değer bir olay gerçekleşmeden tamamlandı.

Tebbun, ilk turda geçerli oyların yüzde 58’ini alarak yeni cumhurbaşkanı oldu.

Gelinen noktada, kısaca ifade etmek gerekirse, Cezayir kazandı.

Değişim ve reform, sabır gerektiren uzun ve sancılı bir süreç.

Cumhurbaşkanı seçilen ve diyalog çağrısında bulunan Tebbun’a fırsat vermek şu an için en makul seçenek.

Bir yandan da barışçıl gösterilerle yeni cumhurbaşkanına halkın gözünün üzerinde olduğu hissettirilebilir.

“Milyon şehit ülkesi” olarak bilinen Cezayir, İslami Selamet Cephesi’nin seçimleri kazanması üzerine gelen darbeden sonra 90’lı yıllarda çok acı çekti.

Tebbun, kendisine verilen fırsatı halkın lehine kullanırsa geçmişin yaraları sarılarak ülke yönetiminde yepyeni bir sayfa açılabilir.