Çözüm Süreci’nde iyice pervasızlaşan terör örgütü PKK ve destekçileri, kendilerine tanınan toleransı devletin zafiyeti olarak algıladı ve bunu kullanmaya kalktı. Hızla artan terör olayları ve terör destekçilerinin şımarıklığı sonrasında devlet de PKK’ye ve destekçilerine yönelik operasyonlarına hız verdi.

Devleti yönetenler, “kardeşlik, birlikte yaşama kültürü, ortak değerler” dedikçe PKK ve onun Meclis’teki uzantısı HDP “öz yönetim, özerklik, ayrılık, şiddet, kan, ölüm, bomba, hendek” diye tutturdu.

Onlarca askerimiz ve polisimiz kahpe kurşunlarla, kalleşçe tuzaklanmış bombalarla şehit edildi. Teröre destek vermeyen onlarca vatandaşımız, kana susamış teröristler ve destekçileri tarafından katledildi. Yüzlerce vatandaşımız evini barkını, yurdunu terk etmek zorunda kaldı.

Güya Kürtlerin hakkını savunan taşeron örgüt PKK, kendi gibi düşünmeyen hiçbir Kürt’e yaşam hakkı tanımıyor. Kendine destek vermeyen, evini açmayan, kendileri gibi şiddete yönelmeyen Kürt vatandaşlarımızı katlediyor. Kürt vatandaşlarımızın ibadet ettiği camileri yakıyor, yıkıyorlar; Kürt çocuklarının gittiği okulları kundaklıyorlar, kütüphaneleri ateşe veriyorlar. Kısacası PKK ve onun Meclis’teki uzantısı HDP, asıl düşmanlığı Kürt vatandaşlarımıza yapıyor. Camileri, ibadet mekânlarını yakıp yıkıyorlar ki ibadet edemesinler, kendileri gibi dinsiz olsunlar; okulları kundaklıyorlar ki cahil kalsınlar ve rahat rahat kandırıp dağa çıkarabilsinler; kütüphaneleri ateşe veriyorlar ki bilgiye, bilginin kaynağına ulaşamayarak kısır bir döngü içinde kendilerine dayatılanlar dışında fikir sahibi olmasınlar.

Devlet artık PKK terör örgütü ve onun Meclis’teki destekçileriyle daha etkili yöntemlerle mücadele etmeli… Demirtaş, DTK’nin olağanüstü kongresinde, Kürdistan’ın kurulacağını söyleyerek, “Diktatörlük mü, tek adam mı, özyönetim mi? Bunun kararını biz verdik. Batı da buna katılmalı ve bunun kararını vermeli” diyerek taşeronluğunu yaptığı Batı’ya selam çakıyor. “Artık gelecek yüzyılda Kürdistan olacak! Özerk bölgeleri de olacak, belki devleti de olacak? 1000 yıllık kardeşlik deniliyor ya 200 yılı sorunludur” diyerek, kardeşlik değil de düşmanlık tohumları ekiyor, “Bedeli çok ağır olacak diye onurumuzu mu yitirelim? Haysiyetsiz hâle mi gelelim! Madem hasta ameliyat masasına yatırıldı, defalarca denedik, ilaç verdik olmadı” sözleriyle ihanetin dibini buluyor. Demirtaş ve saz arkadaşları için Meclis ve adalet, en kısa zamanda gereğini yapmalı… Demirtaş’ın provokasyonu sonucunda ölen insanlarımızı biz sayamıyoruz artık. Onun ve şebekesinin hâlâ Meclis’te olması, başta hükûmet olmak üzere Meclis’teki partilerin ayıbı… PKK ağzıyla konuşan, devlete kin kusup PKK’nin temsilcisi gibi hareket edenlerin vekilliği en kısa zamanda düşürülüp adalet önünde hesap vermeleri sağlanmalıdır. Hem ekmeğimizi yiyip hem kabımıza tükürmelerini istemiyoruz artık.

Bakan Bozdağ, Demirtaş’ın terör örgütünün bölücü hedeflerini açık ve net ifade ettiği açıklamaların suç oluşturduğunu söyledi. O zaman ne duruyorsunuz hâlâ? Neden gereğini yapmıyorsunuz?