Bir dönemin zencileri olan ‘biz’ler bugün ne yapıyoruz?

Dünün mücahitleri ve mücahideleri hak talebinde dirsek çürütürken bugün neredeler?

Yeni neslin devletten istediği, beklediği, talepte bulunduğu ve mücadelesini verdiği meseleler var mı?

Bizim ve bizden önceki jenerasyon sistemin dışına atılmış kesim olarak tüm iteklemelere rağmen legal çerçevede kalarak hak mücadelesi verdi ve amaçlarının bazılarına ulaştı. Başörtüsü serbestisi, sakalın kamuda görünebilir olması, Cuma namazı düzenlemesi gibi hususlarda on yıllarca verilen hak mücadelesinde başarıya ulaşıldı. Peki, mütedeyyinlerin başka meseleleri yok mu? Elbette var. Öyleyse; mütedeyyinlerin rafa kaldırılan, ertelenen mevzuları neden gündem olmuyor?

Çünkü mütedeyyinler asr-ı saadette yaşıyormuşçasına “huzura erdiler” de ondan…

İLLE DE SİVİL TOPLUM!

Son dönemde gündem konusu olan müftülere nikâh kıyma yetkisi veren düzenleme ile nikâhta ikili uygulamadan kurtuluyoruz. Yalnız bu konuyu mütedeyyinlerden çok, buna karşı çıkan seküler kesim tartışıyor. Hükumet bu düzenlemeyi dindar kesimin bir beklentisi olarak hak ve özgürlükler çerçevesinde değerlendiriyor ve uygulamaya sokuyor ama dindar mahalleden hiç ses çıkmıyor.

Mütedeyyinler “Evet, biz bu hak için on yıllardır bekliyoruz. Böyle bir talebimiz var. Bu uygulama bizim inancımıza daha uygundur, istiyoruz” demiyorlar. Sanki hükumet her şeyi düşünmek, tasarlamak, mücadelesini vermek ve uygulamaya sokmak zorundadır.

Elbette, siyasete soyunan; çözüm merciindedir, çalışacaktır ama siyasetçiye fikir verecek, talepte bulunacak, motive edecek, katalizör etkisi oluşturacak, duruma göre karşı çıkan kesimlere argüman sunacak sivil toplum nerededir?

Mütedeyyin kesim siyasetin dışında tabanda hangi çalışmaları yapıyorlar? Derdimiz var mı? Değilse “oy verdik, kurtulduk” konforuyla kaygıyı başkalarına mı havale ettik? İdealizmi, dertlerimizi, meselelerimizi nerede bıraktık veya ne ile değiştik?

Bu soruların cevaplarını size bırakıyorum.

YAŞAM TARZI, YAŞAMDA ADALET VE DİNDARLARIN TALEPLERİ

Sivil toplumun ilgisizliğine terk edilen, sahipsiz kalan bazı konular;

1-Cuma günü için kamu çalışanlarına Cuma namazına hazırlık ve namazın kılınma süreci için esnek zaman dilimi, uygulamada ama Cuma gününün Müslümanların bayramı ve özel günü olması hasebiyle tatil edilmesi talebi var.

2-Toplu taşımada kadınlara pozitif ayrımcılık yapılarak pek çok kadının da beklentisi olan pembe toplu taşıma araçlarının, uygulanabilir olması ve yaygınlaştırılması talebi var.

(Önce Malatya daha sonra da Bursa iki otobüsle bu talebi uygulamaya aldı ancak otobüs sayısı çok sınırlı olduğundan ihtiyaca cevap veremedi. Bu pilot uygulamaların yaygınlaştırılması…)

3-Mütedeyyinlerin tatil yapma olanaklarının çok sınırlı olması ve bu durumun bazı oteller tarafından kullanıyor olması, fiyatların fahiş olması… Dindarların, bu ülkenin sahillerinden diğer kimlikler kadar faydalanma ve eşitlenme talebi var.

4-Dindar erlerin askerde rütbelilere içki servisi yapmama, reddetme hakkının bulunması talebi, ilk aklıma gelen konular arasında.

EDİNİLMİŞ HAKLARIN KALICI HALE GETİRİLMESİ

Yazının konusu itibariyle son günlerde dikkat çeken bir uygulamayı da anmadan geçmek istemiyorum. İçişleri Bakanlığı genelge yayınladı: Bundan sonra şehit cenazelerinde Buhurîzade Mustafa Itrî’nin “Segâh Tekbiri” çalınmakta. Böylelikle şehitlerimiz inancımıza, örf ve ananelerimize uygun dar-ı bekaya uğurlanmakta. Bu uygulamalar halkın devlete aidiyetini güçlendirmekte, halkla devleti birbirine yaklaştırmaktadır.

Hükumet tüm ötekileştirilmiş kimliklere eşit mesafede durarak pek çok hakkın tesliminde bulundu. Bu hakların kalıcı hale getirilmesi ise en kritik hususlardan… O nedenle bir dönem ille de sivil Anayasa demiştik…