Sevgili kardeşim, gel seninle bir hasbihal edelim. Oturalım bir muhasebe, muhakeme yapalım. Bizlerin, Kürtler’in 15 yıl önceki durumu ile hâlihazırdaki durumu arasında kıyas yapıp gelinen durumu değerlendirelim. Her şeye objektif bir pencereden bakalım. Sadece ideolojik ihtiraslardan sıyrılıp, hakkaniyet penceresinden bakalım yeter.

         15 yıl önce Erdoğan iktidarda değildi. Nasıldı o dönem? İyi düşün, anımsayacaksındır. Türkiye’nin genelini bir yana bırakalım, bizim memleketimiz, bölgemiz özelinde konuşalım. Kürtler’in yaşadığı coğrafyada iş – güç konusundaki kıtlıkları, emek ve ekmek mecrasında yaşanan külfetleri, zahmetleri, yok(sul)lukları hatırla. Neden öyleydi sorguladın mı hiç? Faili meçhuller, Kürtler ve Kürtçe üzerindeki baskı ve zulümler, kültürümüzün üzerinde uygulanan müeyyideler hepimizin malumu. Köylerimiz, ilçelerimiz, şehirlerimiz harabe haldeydi. PKK’nın, Türk solundan devşirdiği yöntemlerle hareket etmesi neticesinde Kürtlerin içerisine düçar olduğu eziyet, huzursuzluk, çaresizlik dün gibi aklımızda. Bu durum yakın tarihimize kadar da yaşanmaktaydı.

         Sonra Erdoğan geldi. Geldikten sonra hem bölgemiz hem ülkemizin o makûs talihi değişti. Memleketimizin, bölgemizin adeta ruhu, iklimi, havası değişti. Erdoğan’ın başlattığı projeler, hamleler yavaş yavaş meyvelerini vermeye başladı. Artık kendi memleketimizde bile çalışabiliyor, Batı kentlerine gitmek zorunda kalmıyorsun. Köydeki yaşam kalite ve standartların, kent yaşam kalite ve standartlarını aratmıyor. Eskiden yıkık dökük “koxik” gibi bir evde yaşıyorken, şimdi Batı illerindeki standartlarda evler inşa edebiliyorsun. Eskiden hurda bir “Broadway”ın olduğunda sevinçten için içine sığmıyordu. Şimdi lüks arabalar senin için sıradan haline geldi. Bu nasıl oldu? Evet senin emeğin, “ked”in ile oldu. Ancak Erdoğan’dan önce de aynı emek ve “ked”le çalışıyordun fakat hep yerinde sayıyor, ne kısalıp ne uzuyordun!

         Erdoğan, iş sahası açtı, çalışma alanında alternatifleri çoğalttı, ülkeyi geliştirdi, böylece emeğin, “ked”in karşılığı ekonomik ve içtimai hayatına yansıdı. 15 sene önce sana (malum kırsaldaki ekseri Kürt gençleri, inşaat işleriyle iştigal etmekte) “Muş’ta, Hakkari’de, Ağrı’da, Şırnak’ta, Batman’da, Diyarbekir’de de artık çalışabilecek, İstanbul’a, İzmir’e, Antalya’ya, Bursa’ya falan gitmek zorunda kalmayacaksın” denseydi, “dalga mı geçiyorsun” derdin muhtemelen. Zira gerçekten de inanılacak gibi değildi. Ancak oldu işte, görüyorsun, yaşıyorsun. Bahsettiğimiz kentlerimiz artık yavaş yavaş diğer kentlerimizle denk noktaya gelmek üzere.

         Bu noktaya durup dururken gelmedik. Halkımızın, ülkemizin enerjisini, emeklerini hortumlayan kamufle olmuş güçler vardı. Erdoğan, bu hortumları kesmeye başlayınca durum değişti.

         HDP’li belediyelere, halkımıza hizmet için aktarılan paraları terör örgütünün hizmetine verdiği sır değil. Devletin, yıllardır yerel yönetimlere, belediyelere gönderdiği ancak HDP’li belediyelerin PKK’ya akıttığı o parayı halkımızın hizmetine harcasaydı bölgemizin çehresi çok farklı olurdu. Belediyelere kayyum atandıktan sonra kentlerimizde, ilçelerimizde meydana gelen değişim ve dönüşümü, hizmetleri, çalışmaları (noksanları var tabii ki) takdir etmemek mümkün mü?

         “Erdoğan hatasızdır, kusursuzdur, noksansızdır” demiyoruz. Erdoğan da bir beşerdir. Kimseyi kutsama, tabulaştırma niyetimiz yok. Sadece hakkaniyetli olalım diyorum. PKK ve siyasi kanadı HDP’nin, seni sömürmesine, kullanmasına izin verme yeter.

         Bu hafta meselenin daha ziyade Sosyo-ekonomik boyutunu hasbihal ettik. Sonraki yazımızda meseleyi farklı bir boyutla ele almaya devam edelim olur mu?