Ekrem Hakkı Ayverdi (1899-1984), kendisine yakın kuşaktan birkaç isimle birlikte Osmanlı mimari ve kültürel mirasının bugünlere kalmasında büyük katkıları bulunan önemli bir isimdir. Necmeddin Okyay, Celâl Esat Arseven, Sedat Çetintaş, Süheyl Ünver, Oktay Aslanapa, Doğan Kuban, Turgut Cansever, Semavi Eyice bu alanda çalışmaları olan diğer önemli isimlerdir. 24 Nisan yani bugün Ayverdi’nin vefatının yıl dönümüdür.

Ayverdi’nin çocukluğunun geçtiği Şehzadebaşı’nın renkli muhiti, babasının selâmlık sohbetleri, imanlı ve vatansever aile ocağı, devrin çeşitli sanat ve ilim muhitleri, Ekrem Hakkı Ayverdi'ye kuru bir inşaat ve teknik adamı olarak kalmaktan ziyade, bir fikir ve sanat adamı hüviyetini kazandırmıştır. Eski mimari eserleri ihya ederken bir yandan da çeşitli sanat eserlerini, güzel yazı ve tezhip, Kur’an-ı Kerimler, murakkalar, ciltler, nâdide kumaş ve çiniler, muhtelif cins evânî, cam eşya, yazı sanatına ait binlerce güzide eseri toplama ve muhafaza etmeyi de alışkanlık edinmiştir.

Ekrem Hakkı Ayverdi gibi kardeşi Samiha Ayverdi ve eşi İlhan Ayverdi de aynı yoldan ilerleyerek kültür hayatımıza benzersiz katkılar sunmuştur. Ayverdi ailesi tarafından 1970’de kurulan “Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı” bugün de çalışmalarını sürdürmektedir. Ayverdi ailesi kurdukları bu cemiyete tüm birikimlerini şu cümlelerle vakfetmişlerdir: “Her Müslümanın fikir ve gönül dağarcığında bulunması gereken bir Hak kelâmı, hayatımız boyunca bizi, çevremize maddî manevi imkânlarımızı açık tutmaya sevk eylemiştir. Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerîm'inde ‘Ne oluyor size ki, (iman ettikten sonra) Allah yolunda harcamıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır…’ dediğine göre, O'nun vermiş olduğu mal ve mülkü, gene O'nun kullarının istifadesine arz eylemek, insanoğluna gurur değil, ancak şükür vermelidir vesselâm."

Ünlü sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice, Ekrem Hakkı Ayverdi için "Osmanlı devri Türk mimarisini meçhul olmaktan kurtaran adam" cümlesini kurar. Samiha Ayverdi ise ağabeyini şu cümlelerle anlatır: “Ekrem Hakkı Ayverdi, Cenâb-ı Hakk'ın, kendisini şeytanî ve nefsani hırs, çirkinlik ve ayıplardan öldürtüp temizleyerek ilahi vasıflarıyla kendine mâl ettiği müstesnalardandır. Bu manevi müdahale ile kuvvetlenmiş bulunan kardeşim de, cemiyete, çeşidi faziletlerinin bereketi ile ihlâsını san'atını, imanını, dürüstlüğünü, diğergamlığını, sonuna kadar cömertçe bezletti. Böylece de, bir ihtişamlı abide olan o derûni ihlâs ve heyecan, aksiyon plânına tercüme ve nakil oldu. Öyle ki madde ile mânâyı yani Türk-İslam terkibini, Hakk'ın şahitliği huzurunda nikâhlayarak, bu birleşmeden doğan meşrû zürriyeti dev eserler hâlindeki kitapları Türk kültürüne hediye eyledi. Birer veled-i sahih olan bütün eserleri Ekrem Hakkı Ayverdi’nin manevi zürriyetidir.”

Ekrem Hakkı Ayverdi’nin hayatı 1950 öncesi ve sonrası olarak ele alınabilir. 1920-1950 yılları arasında daha çok mesleği olan mimarlığı icra eden Ayverdi 1950’den sonra mesleki birikiminin yansıması kabul edilebilecek makale ve kitaplara imza atmıştır. Ayverdi, yaşamının bu ikinci diliminde her biri alanında kaynak teşkil eden 16 kitap ve 81 makale yayınlamıştır.

Ekrem Hakkı Ayverdi, faal mimarlık yaşamında; Topkapı Sarayı, Bozdoğan Kemeri, Lâleli Camii, İstanbul Üniversitesi Merkez Binası, Gureba Hastahânesi, Hasanpaşa Medresesi, Zeynep Hanım Konağı, Gazanfer Ağa Medresesi, Bursa Muradiye ve Yıldırım Külliyesi, Bursa Vilayet Konağı, Edirne Selimiye, Bayezit ve Üç Şerefeli camileri gibi yüzü aşkın Osmanlı eserinin ihyasına imza atmıştır.

Ayverdi’nin hiç şüphesiz en önemli eseri sekiz cildi bulan “Osmanlı Mimarisi” isimli muhteşem çalışmasıdır. İlk dört cildi Ertuğrul Gazi'den Fatih Sultan Mehmet döneminin sonuna kadarki eserleri, son dört cildi ise Avrupa'daki Osmanlı eserlerini anlatan bu külliyat, Avrupa ve Anadolu'daki Türk mirasının tapu senetleri olarak adlandırılıyor. Bu amaçla 1952-1976 arasında Anadolu’nun pek çok şehrinin yanı sıra Yugoslavya(Sırbistan-Bosna-Hırvatistan-Kosova), Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan'daki Osmanlı eserlerini kayıt altına almıştır. Sayısı 2000’i bulan bu eserlere dair kitabında 5000 fotoğraf, kroki, rölöve ve gravür ile 1200 civarında plana yer vermiştir.

Ayverdi babasından devraldığı sohbet meclislerini her ay sürdürerek evini döneminin önemli kültür mahfillerinden biri haline dönüştürmüştür. Osmanlı’dan tevarüs eden eserlerin korunmasına dair önerileri şimdiki Koruma Kurullarının çalışma esaslarını etkilemiştir. Ayverdi aynı zamanda İstanbul Fetih Derneği, Kubbealtı Akademisi, İstanbul Enstitüsü, Yahya Kemal Enstitüsü gibi birçok cemiyetin kuruluşuna katkı sağlamış yönetimlerinde bulunmuştur. Bir ömür biriktirdiği çeşitli sanat eserlerini, koleksiyonlarını ve bütün emlâkını; 1978 senesinde kurduğu Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı'na bağışlamıştır. Ekrem Hakkı Ayverdi, 24 Nisan 1984 tarihinde İstanbul'da Fatih’teki evinde vefat etmiş ve Merkez Efendi Kabristanı'na defnedilmiştir. Ruhu şad mekânı cennet olsun.