İnsan yeri geldiğinde, çocuklar gibi oynayabilmeli, çocuklar gibi coşmalı, koşmalı ve eğlenmeli. Çocuklar, saf ve temiz olmanın, hayatın olumsuzluklarına odaklanmadan yaşamanın adeta simgesi gibi. Çabuk unuturlar, kolay uyum sağlarlar, kolay mutlu olurlar. Bizler yetişkin olup hayatın içindeki detaylara ve olaylara kendimize göre katı ve asık yüzlü bir yaklaşımla yöneldiğimiz için, çocuksu coşkuyu kaçırıyoruz. Bu da, içimizdeki yaşama ve eğlenme coşkusunun göç etmesine sebep olabiliyor.

Toplumsal değerlerimizin yansımasıdır türkülerimiz

“Ne ağlarsın benim zülfü siyahım, bu da gelir bu da geçer ağlama” der bir türkü, diğeri, “Yolun sonu görünüyor” der, bir başkası, Yunus’tan bir dize seslendirir. Böylece, gönül dünyamıza iyi gelen nağmelerle zihnimiz bir ahenk yakalar. Durağanlaşmış coşkumuz çağlamaya başlar. Ya dinler ya da hem dinler hem söyleriz. Söyledikçe düşünür, düşündükçe, farklı bir kanaldan yüreğimizi eğiten etkiler biriktiririz. Belki de bozulan ahengimiz yeniden düzelmeye, duygularımız hareketlenince, insana bakışımız ve sözlerimiz de güzelleşmeye başlar.

İçimizdeki çocuğun eğlenme ihtiyacını karşılayalım

Bir türkü ile duygulanmak, bir klâsik müziğin nağmelerini mırıldanmak, yeri geldiğinde bir horona ve ya halaya dahil olmak, insanın duygusal dünyasına önemli bir gıda anlamına gelir. İçimizdeki tükenmemesi ve beslenmesi gereken en önemli cevherlerden birisidir eğlenme kültürü. Helâl dairesi içinde, gerektiğinde çoluk çocuk aynı sevincin eğlencenin coşkusunu yaşamak insana yaşama sevinci ve birlikte olmaktan keyif alma nimetini kazandırır. Rahatlar, sevinir, coşkunun tesiriyle içimiz kıpır kıpır olarak işlerimize geri döneriz.

Çocukla çocuk olmayı tavsiye eden bir Peygamberimiz var.

Piknikte çocuklarıyla beraber ip atlayan bir anne, torba yarışı yapan, saklambaç oynayan, çember çeviren bir baba; çocuklarının zihnine asla unutulmayacak harika fotoğraflar kazandırır. Hayatın yükü, çevrenin eleştirileri, hedeflerimizin hemen olamaması gibi zihnimizi yoran daha birçok hususu bir tarafa bırakıp, içimizdeki çocuğu sevindirmek, coşkusuna eşlik etmek, hepimize çok iyi gelecektir. Bir hadisi şerifte Peygamber efendimiz, “Kimin bir çocuğu varsa onunla çocuklaşsın” (Deylemî, 3/513) buyuruyor. Çocuğun seviyesine inebilmek bir mertebedir, coşkusunu paylaşabilmekte.