Hayatın içindeki neye bakarsak bakalım, neyi ele alırsak alalım, iyi bir şey açığa çıkmışsa mutlaka ve mutlaka bilinçli bir yola giriş ve bilinçli bir çaba harcandığını görürüz. Güzel bir bahçe, verimli bir bağ, temiz bir sokak, insanın üzerinde iyi duran bir elbise, iyi yetiştirilmiş bir çocuk ve kim nasıl davranırsa davransın, nasıl konuşursa konuşsun nezaketini koruyabilmek; bunların hepsi, bir anlayışı oluşturan pek çok fikir bileşeninin, anlayışın bir araya gelmesiyle oluşmuş bir inancın ürünüdür. İnsan var olmasına, hayata ve içindekilerle iletişimine ne kadar değer veriyorsa, kendisini de o değere uygun bir şekilde davranırken bulur.

Öğrendikçe sıkıntılara daha kolay göğüs gereriz

Okuma alışkanlığımız, kullandığımız kelime sayısı ve çevremizdeki aklı gelişmiş insanlarla olan irtibatımız; yeni bilgiler edinmemize vesile olur. Bunlarla zihnimizde yeni seçenekler oluşur. Bir bakış açısı, bir yaklaşım biçimi ve olaylar karşısındaki pozisyonumuz hakkında düşüncelerimiz zenginleşir. Bir romandaki kahramanın mücadelesi, bir annenin çocuğunun hastalığı iyi olsun diye çırpınışı, bir babanın bacağı kırıldığı halde eve para getirebilmek için yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışması; bizim ufkumuzu açar. Her kelime, yeni bir düşünce kapısının anahtarı gibidir, açar. O zaman, hayatın nasıl yaşandığında daha doğru olacağının izdüşümlerini buluruz okuduklarımızda.

Yeni bilgiler yeni cümlelere yolcudur

Bazen, yaşanan olayları ve sonuçlarını okuma, öğrenme zenginliğimiz olur. Kimi zaman kendi tecrübemizden, kimi zaman başkalarının hayatlarındaki tecrübelerinden de dersler alır, öğreniriz. Yüzdeki mutluluğu, gözlerdeki hüznü, sözlerin yürek ağırlığına paralel bir renge bürünmesini okunmasını öğrenebilirsek, bunlardan çok değerli dersler elde ederiz... Her öğrenme, bizi bir üst basamağa taşır. Başta kendimizi görme ve yanlış olanı doğrusuyla değiştirebilme anlayışını ve gücünü kazandırır bize. Mücadelenin, var olmamıza anlam katan en önemli değer olduğunu anlarız. Elimizi çektiğimiz ve mücadelesini vermediğimiz şeylerin, kaybolmaya yüz tutacağını kavrarız.

Hayatın mayasında gayret vardır

Görüyoruz ki bir kelebeğin kozasından çıkması, bir çiftçinin tarlasını ekmesi, bir bebeğin doğması, bir yemeğin hazırlanması dahil varlığımızın sürdürülmesi için gerekli pek çok şey; çoğu kere zorlanarak bir şeyleri yapmamızı gerektirir. Bir zorluk, bilinmezlik ve bir şeylerin kolaylıkla değil de uğraşarak ortaya çıkması; bunun nasıl daha kolay yapılabileceği, nasıl çalışılırsa daha iyi bir sonuç elde edileceği arayışına sevk eder bizi. O işi bitirdiğimizde ise çok daha iyi bir durumda buluruz kendimizi, en başta da güvenimizi kazanırız. Bu ise insana şükür duygusu ve başarmışlık hissi verir. Bu his, bizim başka sıkıntıları daha kolay göze almamızı sağlar. Yani zorluklar, bizim mücadele gücümüzü ve yapabilme kat sayımızı artırır.

Sıkıntı yoksa gelişim, gelişim yoksa ilerleme de yoktur. Bu da demek oluyor ki ilerleme yoksa gerileme vardır. O zaman kendimize ve çocuklarımıza, hayatımız için önemli olan her işte bir güçlük bulunabileceğini ve zorluğun üstesinden gelebilmenin bize tahmin edemeyeceğimiz kadar güzel müjdeler sakladığını yaşayarak öğretebilmeliyiz.