Seçim müdahaleleri, hedef aldıkları ülkedeki seçim sonuçlarını müdahil ülkenin menfaatleri lehine olacak şekilde etkilemeyi ve seçmen tercihlerinin seçim sonuçlarına sağlıklı bir şekilde yansımasını engellemeyi amaçlamaktadır. İki durumun gerçekleşmesi hâlinde yabancı bir ülke ve/veya gücün seçimlere müdahale etme ihtimali ortaya çıkmaktadır. Bunlar, müdahil devlet veya gücün ilgili ülkede çıkarları olması ve yerel iş birlikçilerinin bulunmasıdır. Bu şartların sağlanması hâlinde, çeşitli yöntem ve düzeyde seçimlere müdahale edilmektedir.

Seçim müdahalelerinde kullanılan yöntemler sözlü destek, açık tehdit, finansal destek, siyasi destek, askerî destek, kirli hileler, siber saldırılar, dijital algı operasyonları gibi kategoriler ile sınıflandırılmıştır. Bununla birlikte seçim müdahalelerinde müdahalenin açıktan mı yoksa gizli olarak mı yapıldığı da önemli bir kategorik ayrımdır. Seçimlere müdahale gizli veya açıktan yürütülebilir. Dünya genelinde seçim müdahaleleri incelendiğinde gizli müdahale oranlarının açığa nazaran daha yaygın olduğu görülmektedir.

Dünya genelinde en fazla seçim müdahalesinde bulunan ülke olan ABD, yaptığı müdahalelerin %70’inde desteklediği aday ve partilerin seçim kampanyasını fonlamış, %20’sinde tehdit ve vaatlerle aday ve partileri manipüle etmiş, %20’sinde sahte belge düzenleme, manipülasyon gibi kirli hilelere başvurmuştur.

Seçimlere müdahale yöntemleri arasında artan dijitalleşme ile birlikte siber saldırılar ve sosyal medya manipülasyonları da önemli bir tehdit olarak ön plana çıkmaktadır.

Riskli ve masraflı altyapı sabotaj faaliyetleri artık uzaktan yapılabilen hackleme aktivitelerine dönmüştür. Siber saldırıların kritik altyapıları hedef almasıyla internet, devletler için yeni bir savaş sahası olmuştur. Daha önceleri teknik açılardan ele alınan bu konular, sosyal medya ve diğer dijital platformların genişlemesiyle aynı zamanda siyasi sorunlar hâline gelmişlerdir.

Trol çiftlikleri, bot hesaplar, taktik hesaplar, büyük verinin gelişimi ışığında kullanılan algoritmalarla mikro algı operasyonları, elektronik seçim aletlerini hedef alan saldırılar, belge ve bilgi hackleyerek sızdırma gibi dijital çağa mahsus seçim müdahaleleri giderek yaygınlaşmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin son dönemi, Cumhuriyet’in ilanından günümüze Türkiye Cumhuriyeti tarihi incelendiğinde, devletin defalarca dış müdahaleye maruz kaldığı ve bu müdahalelerin baş müsebbibinin daima Batılı devletler olduğu görülmektedir. Bu müdahalelerin son ve en somut örnekleri olarak, PKK’ya ve siyasi uzantılarına verilen destek, ‘Gezi olayları’, ’17-25 Aralık FETÖ yargı darbesi’ ve ’15 Temmuz Darbe Girişimi’ verilebilir. AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın devrilmesi adına yapılan bu operasyonlar başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere Batılı devletlerin desteğiyle gerçekleşmiştir. 14 Mayıs seçimlerinde mevcut iktidarı devirmek adına seçimlere müdahale edilmesi ihtimali çok yüksektir.

En somut seçimlere müdahale örneği ABD Başkanı Joe Biden’ın seçilmeden önce ‘Erdoğan’ı seçimle devireceğiz. Erdoğan’ı devirmek için muhalefeti desteklemek gerek.’ şeklindeki açıklamalarıdır. Biden açıklamalarında belirttiği gibi seçildikten sonra da Erdoğan karşıtı bir siyaset izlemiş ve Türkiye’nin müdahil olduğu birçok krizde Türkiye karşıtı bir pozisyonda yer almıştır.

14 Mayıs seçimlerine müdahale etmek için yabancı devlet medya organları algı operasyonlarına başlamıştır. Yabancı vakıflar da aktif bir şekilde muhalefet partilerini söylemsel bazda hem ulusal hem de uluslararası yayın organları vasıtasıyla desteklemekte ve muhalif mecraları da fonlayarak güçlendirmeye çalışmaktadır.