Pazar günü sandık başına gidiyoruz.

İstanbul’da yaşayan bir seçmen olarak İstanbul’un son beş yılda birkaç konu dışında, bir şehri yaşanılır kılan her konuda geriye gittiğine bizzat şahit oldum.

Yiğidi öldür ama hakkını ver demişler, İmamoğlu Beyazıt Meydanı gibi birkaç meydan düzenlemesi konusunda kabul edelim, başarılı işler çıkardı.

Ama İstanbul gibi, bir ülke büyüklüğündeki devasa bir kentin sorunlarının birkaç makyajla çözülemeyeceği herkesin malumu.

İstanbul’un havası bugün çok daha kirli durumda. Hava kalitesi raporlarına bir bakmanızı öneririm.

Trafik ise beş sene önceye göre artık yönetilebilir olmaktan çıktı. Bir yerden bir yere gitmek tam bir çile hâlini almış durumda.

Neredeyse tüm uzmanlar İstanbul’da ciddi bir deprem tehlikesi olduğu konusunda hemfikir. Buna rağmen son beş yılda İstanbul bu konuda bir arpa boyu dahi yol alabilmiş durumda değil.

Yeşil alanlar konusunda da İstanbul’da gözle görülür bir değişiklik olmadı. Eski parkları yenilemek, orman alanlarını park olarak göstermek gibi göz boyama faaliyetlerinin ötesinde İstanbul’un nefes alacak büyük, yeni yeşil alanlara ihtiyacı olduğu ortada.

Toplu ulaşım konusunda da İBB sınıfta kaldı. Sürekli arıza veren otobüsler, iptal edilen ya da sefer sayısı düşürülen hatlar insanları mağdur etti.

Metro konusunda ise mevcut belediye başkanının eski projelerin bir kısmını devam ettirdiği inkâr edilemez. Ama yaraya merhem olacak düzeyde entegre bir metro ağı inşa edemedi, insanları toplu ulaşıma yöneltecek ‘park et, devam et’ projeleri yapmadı.

İmamoğlu bunun yerine Ulaştırma Bakanlığının yaptığı metro hatlarına İBB logosu koymak gibi garip politikalarla göz boyamayı tercih etti.

Ama göz boyamayla bir yere kadar; zira İstanbul trafiği kimsenin inkâr edemeyeceği şekilde herkesin hayatına her gün dokunan bir mesele.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yıllık bütçesinin 115 milyar TL olduğunu düşünecek olursanız beş yılda yaklaşık 550 milyar TL’lik devasa bir bütçeye sahip olunduğunu görürsünüz.

Ben İstanbul’a bakınca son beş yılda 550 milyar TL’lik bir yatırım görmüyorum. Bu kaynakların nerelerde kullanıldığı ve nerelerde heba edildiğinin hesabı mutlaka sorulmalıdır.

Onun ötesinde İstanbul’un önünde deprem gibi bir felaket meselesi var. İstanbul’da 600 bini acil dönüştürülmesi gereken toplam 1,5 milyon riskli konut var. Ekrem İmamoğlu ise beş yılda 2 bin konut yapabilmiş. Yani bu hızla giderse İstanbul’da kentsel dönüşümü anca 300 yılda başarabilir. Tabii İstanbul’un 300 yılı yok.

İmamoğlu; demagoji, tatil, temel atmama merasimleri ve algı ile beş yılı heba etti. İstanbul’un ise bir beş yıl daha heba etmeye tahammülü yok. Zira İstanbul için deniz çoktan bitti ve gemi karaya oturdu.