Türkiye’ye kudurmuşcasına saldıran PKK, DHKP-C, IŞİD, FETÖ ve diğer tüm terör örgütlerinin hepsinin aslında birer piyon olduğunun farkındayız.

Düğmeye basılmışcasına dört koldan saldırıyorlar.

Amaçları Türkiye’yi sarsmak, her açıdan gelişip ilerlemesini engellemek.

Sınırlar yeniden çizilirken Ankara’yı bölgeden uzak tutmak.

Halka korku salarak ülkeyi yaşanılmaz ve yönetilemez hale getirmek.

Patlayan bombalarla ve parçalanmış ceset görüntüleriyle turistlere “Türkiye’ye gelmeyin” mesajı vererek ülkenin ekonomisine ve önemli gelir kaynaklarından biri olan turizme darbe vurmak.

Bunun için terör eylemini kimin gerçekleştirdiğinin önemi yok.

Sırayla saldırıyorlar.

Aynı saldırıyı PKK da yapsa IŞİD de yapsa DHKP-C de yapsa hiç kimse yadırgamayacak.

Çünkü amaçları aynı.

Örneğin İstiklal Caddesi’ni hedef alan intihar saldırısı.

PKK denildi, DHKP-C denildi, IŞİD denildi.

Hiçbirinde de kimse “Hayır o yapmış olamaz” demedi.

Patlayan bombanın etkisini geniş halk kesimlerine hissettirmek ve kanlı terör eyleminin mesajını iletmekle görevli “medya teröristleri” için de hain eylemin hangi örgüt tarafından gerçekleştirildiğinin bir önemi yok.

Türkiye’nin güvenliğine ve istikrarına darbe vurduğu sürece bu onlar için sevindirici bir olay.

Kınarmış gibi yaparken dahi içten içe duydukları sevinci gizleyemiyorlar.

PKK yaptığında faili zikretmeden ve IŞİD yaptığında failin ismini açıkça yazarak cümleler kursalar da sonuçta “saray”, “başkanlık” ve benzeri kelimeler kullanarak verecekleri mesaj ve yorumlarının çıkacağı kapı hep aynı.

İstanbul’da can kaybının bekledikleri kadar olmaması nedeniyle hayal kırıklığına uğramış haldeler.

Fakat tüm bu yaşananlar Türkiye’ye aynı zamanda terörün kökünü kazıması için tarihi bir fırsat sunuyor.

Hükümet çözüm süreciyle her türlü tepkiye ve eleştiriye göğüs gererek barış çabalarına sonuna kadar fırsat tanıdı.

Sürecin getirdiği huzuru ve refah ortamını bölge halkı bizzat yaşadı ve hissetti.

İran başta olmak üzere bölgesel ve küresel güçlerin çıkarlarına hizmet için barış masasını tekmeleyerek teröre ve hendek siyasetine dönen terör örgütünün “öz yönetim” palavrası ise bölge halkına yıkımdan başka birşey veremedi.

İnsanlar evlerini bırakıp kaçmak zorunda kaldı.

Demirtaş’ın tüm çağrılarına rağmen halk terör örgütüne destek vermedi ve beklenen büyük isyan gerçekleşmedi.

Ankara’da, İstanbul’da bombaların patlamasının bir nedeni de bu.

Doğu’da kaybettiler, şanslarını Batı’da deniyorlar.

Fakat unuttukları birşey var.

Millet oynanan oyunun farkında.

Halkı devlete ve hükümete karşı kışkırtmak için gerçekleştirdikleri eylemler terör örgütlerine ve bu tür eylemleri kenarda köşede ellerini ovuşturarak bekleyen hainlere duyulan öfkeyi daha da büyütüyor.

Terörle mücadelede taviz vermeden sonuna kadar gitmesi için hükümete her zamankinden daha çok destek var.

Teröristlerin ve destekçilerinin başına devletin demir yumruğunu indirmek için meşru ve gayet uygun bir zemin mevcut.

Hükümetten beklenen bu kararlılığı göstermesi.

Maalesef kayıplarımız olacak.

Bu bir savaş ve bu savaşı biz istemedik.

Fakat kayıp vereceğiz diye teröre teslim olamayız.

Ülkemizi hainlere ve çapulculara teslim edemeyiz.

Oluşturmak istedikleri korku ve panik havasına boyun eğmeyeceğiz.

Allah’ın izniyle biz bu savaşı kazanacağız.

Çünkü haklıyız.

Bu savaşın sonunda onların eline ise yakıcı bir yenilgi ve kullanılıp atılacak ucuz birer piyon olmanın utancından başka birşey geçmeyecek.