İnsan gücü sever ve güçlü olmak ister.

Bedenen, servetçe, makam ve mevki açısından, şan ve şöhret bakımından.

Aslında bir ömür boyu güçlü olmak, güçlü kalmak için uğraşır ve didiniriz.

Bu bir noktaya kadar anlaşılabilir de.

Güçlü olmak, gücü elde etmek arzulanır arzulanmasına lakin gücün nasıl elde edildiği ve gücün nerede kullanıldığı da en az güçlü olmak kadar önemlidir.

Oysa maksat ve maslahat yalnızca güçlü olmak üzerine inşa edilmemelidir.

İdeolojik davrananlar, kendi cemaati, kendi grubu, kendi yapısı, kendi kliği, kendi partisini haksız olduğu halde ölesiye savunanlar, özeleştiri yapma ihtiyacı hissetmeyenler, hakkı ve hakikati sadece kendi grubunun temsil ettiğini düşünenler, güçlü olduklarında güç zehirlenmesine maruz kalırlar.

Böyleleri için güç bir nimet değil, bir hezimet olur.

Böylelerinin güçlendikçe sapmaları ve hataları da artar.

Tarih nice güçlünün kaybolup gittiğine, nice güçlünün zayıf düştüğüne, nice güçlünün gücünü nasıl kaybettiğine tanıktır.

Güçlü olabilir, güce sahip olabilirsiniz.

Unutulmamalıdır ki, asıl güç hak ve haklının yanında yer almaktır.

Asıl güç haklı olmanın, haklının yanında yer almanın insana kazandırdığı içsel güçtür.

Onlar hasbidir, içtendir, samimidir.

Baktığınızda, güce oynayanların hesabi davrandığını, tek gayelerinin kendi çıkarları olduğunu, güçlerini menfaatleri üzerine inşa ettiğini görürsünüz.

Güce oynayan, güçlü olmak uğruna hakkın hatırını incitenler gün gelir güçlerini kaybeder.

Mesele mazlum ve mağdura sahip çıkanların yanında olmak; ezilen ve horlananların tarafına destek vermektir.

Tek başına kalsanız da hak ve hakikatin safında yer alıyorsanız güçlüsünüz.

Çok sayıda olsanız da hak ve hakikati gözetmiyorsanız güçsüz.

Tek başına da olsanız gerçeği haykırıyorsanız güçlüsünüz; çok sayıda da olsanız gerçeği gizliyorsanız güçsüz.

Kur’an birçok peygamberin hayatını bize nakleder.

Onların mücadelesinin hep hak ve adalet eksenli olduğunu gösterir.

Peygamberler, tek başlarına da kalsalar hak ve hakikati dillendirmekten, ezilen ve horlananların yanında olmaktan imtina etmemişlerdir.

Tek başlarına da kalsalar güçlerini Hakk’a yaslanmaktan almışlardır.

Onları yok etmeye gelenler ise, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, çaresiz kalmışlardır.

Güce oynayanlar zaman gelir çok güçlü olabilir, çok güçlü gözükebilir.

Ama unutmamalıdırlar ki, o gücü kaybettiklerinde ellerinde kalan tek şey zillet olur.