Tabii ki idare eden yönetimler bu konuda nasıl da önem arz eder. Ehli iman olanlar elinden geldiğince hassasiyet gösterirler ama bu konuda ne kadar başarılı olurlar o da o günün şartlarına bağlıdır. Zira onlara engel olmaya çalışan kişi ve gruplar mutlaka olmaktadır.

Diğer yandan inançsız insanların idaresi ise hep sıkıntı olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Ashabı Kehf kıssası nasıl da dikkatimizi çeker bu konuda. Ama Yusuf Aleyhisselâm kıssası ise onun tam tersi olarak karşımıza çıkar. O halde idare edenlerin iman ve ibadet ehli olmaları gerekir ki hayırlı nesiller yetişsin. Bütün bu örnekler günümüz dünyasında ve tabii ki memleketimizde de ortaya çıkmıştır.

Bu çerçeve içerisinde bugün yapılması gereken hizmetlerin en başında iman ve ahlak sahibi gençlik yetiştirmek gelmelidir. Onları geleceğin hayırlı yuvalarına anne, baba olarak hazırlamalıdır. Temiz bir iş ve aş sahibi olmalıdır. Ne yazık ki okumuş ama dışarda kalmış, ahlaken olgunlaşmamış ya da tabiri caizse mahvolmuş, temiz bir iş/aş sahibi olamamış nesiller var şu anda. Buna tez zamanda çözüm üretmek gerekir.

Bu konuda Selçuklu devleti’mizde önemli hizmetler yapmış ve Osmanlı’nın temellerinin atılışında büyük hizmetleri olmuş Ahilik teşkilatı, tarih ve inancımızdan gelen çok kıymetli bir miras ve örnektir. Bu örnek asla ihmal edilmemelidir. Okullarımızda olabileceği gibi sanayi kesimlerimizde de çok hayırlı hizmetler yapacaktır.

İki gün önce Sayın Cumhurbaşkanımızın 25 yaş altı gençlerin sanat/istihdam sahibi olmasına değinmesi gerçekten çok güzel bir adımdır. Bizde Ahilik teşkilatını dile getirelim derken bu açıklamaya şahit olduk.

AHÎLİK TEŞKİLATI

Temelde Kur’an’a ve Hz. Peygamber’in Sünnetine dayandırılan prensipleriyle İslâmî anlayışa doğrudan bağlı olan Ahîliğin, tasavvufta önemli bir yeri bulunan “uhuvvet”i hatırlatmasından dolayı da kolayca yayılması ve kabul görmesi mümkün olmuştur. Bu teşkilâtın Anadolu’da kurulmasında fütüvvet teşkilâtının büyük tesiri vardır. İslâm’ın ilk asrından itibaren görülmeye başlayan fütüvvet teşekkülleri içinde hicrî III. (IX.) yüzyıldan itibaren de esnaf birlikleri ortaya çıkmıştır.

Başka bölgelerde mensuplarına civanmerd, ayyâr (ayyârân), fetâ (fityan) gibi isimler verilen fütüvvet ülküsünün, İslâm’ın yayılmasına paralel olarak Suriye, Irak, İran, Türkistan, Semerkant, Endülüs, Kuzey Afrika ve Mısır’da esnaf ve sanatkârlar arasında yaygın olduğu bilinmektedir.

Türkler, İslâmiyet’i kabul etmeleri ve Anadolu’ya yerleşmelerinden itibaren fütüvvet ülküsünü benimseyip kendilerine has yiğitlik, cömertlik ve kahramanlık vasıflarıyla süslemişlerdir. Bununla birlikte Ahîliğin temel belirleyicisi olan İslâmî-tasavvufî düşünüş ve yaşayış her devirde ve bölgede geçerliliğini korumuştur.

AHÎ EVRAN

Anadolu’da Ahîliğin kurucusu olarak bilinen ve İran’ın Hoy şehrinde doğan Şeyh NasîrüddinMahmûd (ö. 1262), sonraları Ahî Evran ismiyle anılmıştır. Özellikle I. Alâeddin Keykubad’ın büyük destek ve yardımıyla, bir taraftan İslâmî-tasavvufî düşünceye ve fütüvvet ilkelerine bağlı kalarak tekke ve zâviyelerde şeyh-mürid ilişkilerini, diğer taraftan iş yerlerinde usta, kalfa ve çırak münasebetlerini ve buna bağlı olarak iktisadî hayatı düzenleyen Ahîliğin, Anadolu’da kurulup gelişmesinde Ahî Evran’ın büyük rolü olmuştur.

AHİLİK NE YAPARDI?

Büyük şehirlerde çeşitli gruplar halinde teşkilâtlanan ahîlerin her birinin müstakil bir zâviyesi vardı. Küçük şehirlerde ise muhtelif meslek grupları tek bir birlik teşkil edebiliyordu. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında bu birlikler mesleklere ait problemleri halletmekte ve devlet ile olan münasebetleri düzenlemekte idiler.

Mal ve kalite kontrolü, fiyat tespiti bu birliklerin aslî görevi idi. Bu dönemde, teşkilâta ilk defa girenlere yiğit veya çırak adı verilir, ahîlik daha sonra kazanılırdı. Esnaf birliklerinin başında şeyh, halife veya nakibler, bütün esnafın en üst makamında ise şeyhü’l-meşâyih bulunuyordu. Ayrıca mesleğin geleceği açısından çırakların yetiştirilmesine de çok büyük önem veriliyordu.

Anadolu’da köylere kadar yayılan Ahîlik pek çok devlet adamını, askerî zümre mensuplarını, kadı ve müderrisleri, tarikat şeyhlerini bünyesinde toplamıştır. Bu durum XIV. yüzyıla kadar sürdü; bundan sonra ise organize esnaf birlikleri şeklini aldı ve iktisadî faaliyet ön plana çıkmaya başladı.

Ahîlik Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda da büyük rol oynadı. Âşıkpaşazâde, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu sırasında faal rol oynayan dört zümre arasında ahîleri de zikreder.

ŞEYH EDEBÂLİ

 

Büyük âlim ve mutasavvıf Şeyh Edebâli de ahî şeyhlerinden olup Osman Gazi ile sıkı ilişkiler kurmuş ve kızını onunla evlendirmişti. Orhan Gazi ise Ahîliğe ait “ihtiyârü’d-dîn” unvanını almıştı.

Bütün prensiplerini dinin asıl kaynağından alan Ahîliğin nizamnâmelerine fütüvvetnâme adı verilirdi. Ahîliğin esasları, ahlâkî ve ticarî kaideleri bu kitaplarda yazılı idi. Teşkilâta girecek kimse ilk önce bu kitaplarda belirtilen dinî ve ahlâkî emirlere uymak zorunda idi.

Fütüvvetnâmelere göre, teşkilât mensuplarında bulunması gereken vasıflar vefâ, doğruluk, emniyet, cömertlik, tevazu, ihvana nasihat, onları doğru yola sevketme, affedici olma ve tövbe idi.

Şarap içme, zina, yalan, gıybet, hile gibi davranışlar ise meslekten atılmayı gerektiren sebeplerdi.(Ziya Kazıcı, TDV İslâm Ans. Ahilik md)

BUGÜN NE YAPMALI?

Şüphesiz ki asırlar öncesinde kurulmuş ve uygulanmış olan bir teşkilatı bugün aynen hayata geçirmek mümkün değildir. Ancak ondan örnekler alınarak günümüze uyarlanabilir.

Bugün elinde imkânları olan Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak bir çalışma yapma imkânı vardır ve bu da çok gereklidir. Aksi halde gençliğimiz adeta çöpe gidecektir ve maalesef de gitmektedir.

SÖZLEŞME KALDIRILMALIDIR

Ne yazık ki İstanbul adıyla yapılan sözleşme gençliğin, ailenin ve toplumun yüreğine saplanan büyük bir hançerdir. Zıt görüşlüler olarak bu konuda nasıl birleşti bütün partiler, hayret ediyor insan! Günahları meşru hale getiren bir felakettir ki acilen bertaraf edilmelidir. Avrupa ve Amerika gibi nice devletlerin perişanlığını gördükçe maalesef bizim de nereye doğru götürüldüğümüz açıkça görülmektedir. Rabbimiz muhafaza buyursun. Ama tabii ki çalışmak, çabalamak gerekir. Hiçbir şey kendiliğinden gelmeyecektir.

Bomboş, hedefsiz ve eğlence temelli bir gençlik, gelecek için asla iyi şeyler vadetmez. Potansiyel bir yıkımdır. Ne yazık ki genel anlamda bugün 20’li yaşlardaki gençliğimiz iyi bir sonuç vermiyor. O halde nerelerde hata ettik iyi bakılmalıdır.

İMAN VE AHLAK SAHİBİ BİR GENÇLİK için idarecilerimizden beklentilerimiz çoktur.

Allah(cc) yardım ve başarı lûtfetsin!