İzmir’de iki kez üst üste minarelerin frekansına karışan virüslerin gündeme Kovid-19 virüsünden daha etkili biçimde oturduğunu gördük. Sosyal medya aracılığıyla yayılma hızının arttığını gördüğümüz bu tip virüsler toplumsal inançların altına koydukları dinamiklerle meşhurlar. Bu virüsleri yenmek bireyi yok saymaktan öte iyiliği emredip kötülükten men eden inanç mekanizmasını çalıştırmakla yücelecektir.

Her toplumun inancı ve kültürü gereği sembol nitelikte değerleri var. İslâm toplumunun baş sembolü yüzyıllardır ezan olmuştur. Türk toplumu Anadolu’yu yurt edindikten sonra ezana başka bir hülya ile bakmıştır. Anadolu’da yaşanan İslâm kültürünün dünyaya öğrettiği ezan geleneği aslına bakılırsa bu toprakların müzikal muhabbetinin kanıtı niteliğindedir.

Minarelerden beş vakit farklı makamlarda okunan ezanlarla; neşemiz, aşkımız, hüznümüz, vuslatımız ve heyecanımızı bir nehrin içerisinde akıtıyoruz. İbadete ve Allah’ın evine davet olan ezan sadece bir çağrı aracı olmayıp duyguların gezindiği ve ruhun damıtıldığı bir resital olmuş yüzyıllar boyunca. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sas) isteğiyle Hz. Bilâl-i Habeşi’nin yaktığı meşalenin hiç sönmediğini görüyoruz.

İslâm’da Kur’an-ı Kerim okunurken makamlar arasında gezinmek ve ayetleri alışılagelmişin dışında okumak mümkündür. Bu mümkünlüğün sınırları çizilmiş ve Allah’ın ayetleri belli bir formun dışına çıkamaz şekilde korunmuştur. Fakat ezanın böyle bir zorunlu halinin olmamasının etkisiyle çok fazla makam ezan üzerinde kullanılmıştır.

Önceleri vakit kavramı hiçbir beldeden eksik olmayan ezanların makamları olmuştur. Öyle bir kültürümüz var ki ibadete davette günün vaktinde insanın ruh haline özel bir sesleniş yakalıyor. Sabahları sabah namazına uyanmakta güçlük çeken insanlara bir masal anlatıcısı yumuşaklığıyla sabâ makamında okunan ezanın enerjisi git gide artar. İnsanların yeni güne zinde uyanmaları amaçlanmıştır.

Osmanlı döneminde de Edirne Şifâhanesi’nde ruh hastalarının tedavisinde müziğin önemli bir tedavi aracı olarak kullanılmasını bir kenara not edecek olursak kültürümüzün ezanı muhabbet aracı olarak kullanmasına çok da şaşırmamalıyız!

Öğle ezanının rast makamında okunması da tesadüf değildir. Rast makamı sefa, neşe, iç huzuru ve rahatlık verdiği için günü açan ve beynimize rahatlık veren bir tarzdadır.

İkindi vakti çoğunlukla hicaz makamında okunur. Hicaz makamı, alçakgönüllülük duygusu verir. Düşük nabız atımını yükseltir. En eski makamlardan olan Hicaz makamı ismini Hicaz bölgesinden almıştır. Osmanlı’ya has bir özellik Perşembe günleri ikindi vaktinde Nihavend makamının kullanılmasıdır. Neşeli ve hareketli bir formu olan Nihavend makamı Müslümanların bayramı olan Cuma gününün habercisi niteliğindedir.

Akşam ezanını için seçilen Segâh makamı iki vakit arasındaki sürenin az olması ve kıyametin akşam ezanında kopacağı düşüncesiyle hızlıdır. Güneş batar ve karanlık çöker. Mistik duyguların daha ağır bastığı segâh makamı da bu karanlığın çöküşündeki içsel yolculuğa eşlik eder.

Yatsı vaktinde Uşşak ve Bayâti makamları kullanılmaktadır. Yatsı namazının ezanı bireye zindelik vermekte bir taraftan da rahatlama duygusunu içerisinde barındırmaktadır.

Ezanın makamlarından bahsetmişken müezzinlerimize bu makamların eğitimlerini tekrar vermenin ruh dünyamıza faydalı olacağını da hatırlatmış olalım.

Tüm duygu iklimlerimizi içerisinde barındıran ezanın yankılandığı minareleri bir kesimin temsilcisi olarak göreceksek ancak Müslümanların temsilcisi olarak görebiliriz.

Minareler siyasi değil manevi figürlerdir.

Ezan ve müzik demişken bu bayramda camilerin içerisinde Itri’nin Segâh tekbiri cemaatle okunamayacak. Bu bayram Segâh tekbiri evimizde. Bu günleri de atlatabilmek duasıyla.

Hayırlı bayramlar.