Dediler ki: “Ağabey, Tiktok diye yeni bir uygulama var, gençlerin ekserisi oraya takılıyor, gençlere ulaşmak istiyorsan mutlaka orada bir hesap aç."

Dedim ki: “Hele şükür ya hu, sonunda sesimizi gençlere duyuracak bir mecra bulduk.”

Açtım bir hesap, girdim Tiktok’a...
Birkaç gün sadece içerikleri gezdim, neler yayınlanıyor, neler konuşuluyor; ben bu ortama nasıl entegre olabilirimin yollarını aradım.

Çıkardığım sonuç şu: Gençlik elden gitmiş değil, ama gitmek üzere… Karşımızda maalesef milli ve manevi duygulardan uzak, dünyayı zevk, sefa ve tüketimden ibaret zanneden ciddi bir kitle var.

Berbat bir eğitim sisteminin ürünü olarak her şeyi bildiğini zanneden, ama hiçbir şey bilmeyen, İngilizce bilmeyen, İngilizce öğretmenlerinin maaş alma aracı olarak kullandığı, sınavdan sınava savrula savrula başı dönmüş garip ve cahil bir kitle var karşımızda...

İşte tam da bu gençler, Tiktok'da bütün bu cehaletlerini hiçbir değer yargısını göz önünde bulundurmadan, bu toplumun bütün hassasiyetlerini eze eze, büyük demeden, küçük demeden, konu komşu demeden, utanmadan, arlanmadan fütursuzca sergiliyor.

Erkek arkadaşı ile yatağın içinden canlı yayın yapan erkeği mi dersin!.. Kadın kıyafeti giyip kıvıra kıvıra çay toplayan ne idüğü belirsiz yaratığı mı dersin!.. Alzheimer’lı dedesinin yanında maytap patlatıp adamın korkusu ile dalga geçen genci mi dersin!.. Hepsi Tiktok'ta…

Babana ismiyle hitap edip tepkisini yayınla!..

Tamam...
Eğitim sistemi kötü, matematiği, İngilizce’yi, biyolojiyi öğretemedik bu gençlere…
Ama en az Atatürk'ün hayatı kadar hayâ etmeyi öğretebilmeliydik. 
Biz bu gençlere utanmayı öğretememişiz!..

Bu nesli kaybetmeden, bir şeyler yapılmalı…
Vesselam...