TDK sözlükte “Eleştiri” kelimesinin anlamları şu şekilde sıralanıyor;

- Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit. - Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle değerlendirerek anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılan yazı türü, tenkit, kritik. - Özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılama.

“Özeleştiri”, ise kişinin kendini, eksikleri ve yanlışları da dâhil olmak üzere eleştirmesidir.  Yani kişinin kendi kendini eleştirebilmesine “özeleştiri” denir. “Özeleştiri”, kişinin kendi hakkında yaptığı değerlendirmesidir. Kişinin kendini yargılaması, doğrularını ve yanlışlarını söylemesi olarak bilinir.

Özeleştiri yapmak bir nevi otokritik demektir. Özeleştiri yapmak kişinin eksiklerini ve hatalarını değerlendirebilmesine imkân tanır.

Hem eleştiri hem de özeleştiri yaygın kullanımıyla bir “olgu”yu ya da bir “konu” yu olumlu ve olumsuz bütün yönleriyle ele almaya denir.

Eleştiride Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Özeleştiri kişilerin/kurumların kendilerini ve eylemlerini gözden geçirmesine, dersler çıkarmasına denir. Bu kavramları günlük yaşam içerisinde de sıkça kullanırız. Şahsi ya da kurumsal çalışmalarda eleştiri ve özeleştiri kapılarını açık bırakmalıyız.  

Eleştirilerde nesnel bir dil kullanılmalıdır. Tarafsızlık esas olmalıdır. Anlatım sade ve açık olmalıdır.

Eleştiri ve özeleştiri sorunları kavramak ve çözümler getirmek için yanlışlarımızı, zayıflıklarımızı ve eksikliklerimizi görmemize olanak sağlar. Kurumlarımızda eleştiricilik zayıf kalırsa gelişme süreci tıkanır ve bundan bütün yapı zarar görür.

Eleştiri öğrenmenin ve gelişmenin en önemli itici gücüdür. Eleştiri ve özeleştiri bir kolektif çalışmanın kendisini düzeltmesine, geliştirmesine ve yenilemesine olanaklar sağlar. Eleştiri ve özeleştiri kişiler arası ilişkilerde bireyci ve lümpen eğilimlerin aşılmasına yardımcı olurken kolektif çalışma yeteneğini de arttırır.

Eleştiri ve özeleştiri sayesinde tek yanlılıktan kurtulur çok yanlı özelliklerimizi geliştiririz. Kendini çok bağımsız zanneden kendinden menkul yani otonom bir “BEN” in sınırlarını aşarak “BİZ” oluruz. Bu BİZ anlayışı kurum kültürü için de büyük imkânlar sağlayacaktır. Yani “BEN” bu durumda “BİZ” in ayrılmaz parçası olarak kuvvetlenecektir.

Bizler çevremize ve içinde yaşadığımız topluma karşı sorumluyuz. Hatalarımızın ele alınmasından korkmamalı, onların üzerine cesaretle gidebilmeliyiz. Çünkü hem fert olarak hem de toplum olarak sürekli gelişmek ve daha iyi şartlarda yaşamak istiyoruz.

Şahıs ve kurum olarak eleştiri ve özeleştiriyi kültüre dönüştürebilmeliyiz. Şunu unutmayalım ki hiç kimse mükemmel değildir. Hem fert olarak hem de adına kurum deyin, parti deyin, cemaat deyin, davam deyin, hareket deyin adına ne derseniz deyin gelişmek için eleştiri ve özeleştiriye açık olmalısınız. Gelişmek için kendimizi sürekli yenilememiz gerekir. Yenilenebilmek için de eleştirilmeye/eleştirilere hazır olmalıyız.

Eleştiri ve özeleştiri kapıları kapalı olan kişi ya da kurumlar gelişemez, dönüşemez. Gelişime kapalı olursanız büyüyemezsiniz. Büyüyemeyen yapılar küçülür. Bir müddet sonra da yok olur. Tarih bunların sayısız örnekleriyle doludur.