Bizlerin yetişmesinde şahsiyetli duruşu, örnek hayatı, eserleri ile büyük emekleri olan “Diriliş” mefkûresinin öncülerinden Ahmet Sezai Karakoç 16 Kasım 2021 tarihinde Dünya sürgünü” olarak tanımladığı fani âlemden ebedi âleme göç ederek “en sevgilisi”ne kavuştu. Allah’tan rahmet diliyoruz. Bizler; Üstad’ın; mümin, mücahit, münevver ve mütefekkir olduğuna şahidiz.

Üstadın bizlere mirası, her biri birbirinden kıymetli eserleridir. Bu eserler içerisinde Diriliş üçlemesi diyebileceğimiz; 1- İslam'ın Dirilişi 2- Ruhun Dirilişi 3- İnsanlığın Dirilişi kitapları çok müstesna bir yer ifade etmektedir.

“İnsanlığın Dirilişi” kitabı üzerine yaptığımız incelemeyi eski yazılarımızdan okuyabilirsiniz. Bu yazımızda “İslam'ın Dirilişi” kitabı üzerine değerlendirme yapmaya çalışacağız.

“Müslüman; İslam’ı öyle canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen sen de dirilsin.” der Üstad Sezai Karakoç Diriliş üçlemesinin ilki olan “İslam’ın Dirilişi”nde.

Bizlere 1967'den seslenerek; uyanışa, İslam’la dirilmeye çağıran bir kitap. Hacmi küçük olmasına rağmen anlamı, tesiri büyük olan bir eser. Bu kitap hayatı sorgulatıyor. Ve sizi derin düşüncelere itiyor. Bu kitabı okumaya karar verirseniz mutlaka yanınızda not defteri bulundurmanızı tavsiye ederim.

“Düşüncede diriliş olmaksızın inançta diriliş gelişemez. İnanışta diriliş olmaksızın da duyuşta, duyarlıkta, yani sanat ve edebiyatta diriliş başlayamaz.”

Her eserinde bir medeniyet inşasından bahseder üstat. İki yüzyıldır kendi kimliğini kaybeden İslam dünyasını bir hesaplaşmaya çağırır. Üstad İnsanlığı, en başta Müslümanlar olmak üzere İslam’a çağırıyor. “Bakalım insan, bu çağrıya yabancı ve ilgisiz kalacak mı?”, “Kurtuluş için Kur’an’ın açtığı ve ışık tuttuğu her yolu denemek gerekir.”

Diriliş felsefesi üzerine İslam'ın dirilişi, ruhun; ruhun dirilişi de insanlığın dirilişini sağlayacağını söyler. Bu hesaplaşmaya Avrupa'nın, Asya'nın, Afrika'nın ve İslam ülkelerinin durumunu ele alarak başlar daha sonra dirilişin her şeyden önce düşüncede, inançta, edebiyatta, sanatta ve aksiyonda başlaması gerektiğini belirtir...

Kitabın ikinci bölümü olan İslam'ın Çağrısı başta insan kavramı üzerinde durup tüm insanlığa daha sonra da sırasıyla Müslümana, Yahudi’ye, Hıristiyan’a, doğuluya, Afrikalıya ve son olarak din ve tanrıtanımazlara İslam'ın çağrısında bulunur.

“İslam’ın Dirilişi”ni okudukça bir Müslümanın asıl amacının ne olması gerektiğini anlıyorsunuz. İçinizde çarpan o kuvvetli 'bir şeyler yapma' isteği daha da belirginleşiyor. Müslüman olanlara amacını hatırlatan, Müslüman olmayanlara da İslam'ın muntazam düzenini öğrenebilmeleri adına bu eseri okumaya davet ediyorum.

Her ne kadar sayfası az denilip bir çırpıda okunur yargısı verse de yeni bir sayfaya geçerken sayfayı çevirmede tereddüt yaşıyorsunuz. Her yeni bir sayfa da omuzlarınıza yeni yükler yüklendiğini hissediyorsunuz.

Tefekkür dünyanızda çok farklı kapılar açtıran, insanı dert sahibi yapan bir eser. Sizi Müslüman olmanın mesuliyeti ile kuşatarak, Müslümanların derdine düşürecek bir eser.

Müslümanca bakışla Müslümanların “derdi” ile dertlenen, Diriliş mefkûresi ile yoğrulan yüreklere ne mutlu…