Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dış politikada girdiği yeni dönemin çerçevesini “barış, istikrar ve güvenlik diplomasisi” olarak belirledi. Bu doğrultuda, Türkiye'nin uzun yıllar boyunca takip ettiği “sıfır sorun politikasının” yerini artık ülkenin etrafında “sorunsuz bir çember” oluşturma hedefi alacak.

2022 yılına girildiğinden beri, Ermenistan, İsrail, Libya, Mısır ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla atılan cesur adımların olduğunu ve ciddi bir diplomasi trafiği yaşandığını görüyoruz.

Türkiye'nin en sorunlu ilişkilere sahip olduğu ülkelerden biri olan Ermenistan'dan Ankara'nın barış sinyallerine olumlu yanıt geldi. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ülkesinin Türkiye ile ön koşulsuz bir şekilde diplomatik ilişkiler kurmak ve sınırları açmak istediğini açıkladı. Bir başka beklenmedik gelişme de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrailli mevkidaşı Yitzak Herzog'un Türkiye'yi ziyaret edebileceğini açıklaması ile yaşandı.

Türkiye’nin Ermenistan ve İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi özellikle iki açıdan çok büyük önem teşkil ediyor. Bir yandan, Orta Asya, Hazar Bölgesi, Azerbaycan ve Ermenistan’ı Türkiye’ye bağlayan “Zengezur Koridoru” ile bölgesel ticaret canlanacak; diğer yandan, İsrail doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya satılması meselesi masaya yatırılabilecek.

Yakın bir tarihte ABD'nin Eastmed projesinden çekilerek Yunanistan'ı Doğu Akdeniz'de yüzüstü bıraktığını hatırlatmak gerekiyor. Böylece İsrail, Yunanistan, GKRY ve Mısır'ın Türkiye'ye karşı kurdukları enerji ittifakı da suya düşmüş oldu.

Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na darbe vuran bir başka unsur da Ankara’nın 28 Kasım 2019 tarihinde Libya’nın meşru hükümeti olan Ulusal Mutabakat Hükümeti ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması imzalaması oldu. Libya ile stratejik ilişkilerini sürdüren Türkiye’nin ülkedeki askeri varlığı, başta Afrika kıtasındaki nüfuzu gün geçtikçe zayıflayan Fransa olmak üzere AB ülkelerini rahatsız ediyor.

Körfez ülkeleriyle de ülkesinin ilişkilerini geliştirmek amacıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan Şubat ayında Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret edecek. Uzun süre ilişkilerin gergin olduğu BAE ile, Körfez ülkelerinin Katar'a uyguladıkları ambargonun kaldırılmasıyla geçen yılın sonuna doğru yeni bir sayfa açılmış, BAE'nin Türkiye'ye yatırım için 10 milyar dolarlık fon ayırdığı bildirilmişti.

Son olarak bölgedeki “güvenlik diplomasisi” dahilinde Türkiye’nin üstlendiği bir diğer önemli rol ise, olası bir Ukrayna-Rusya savaşını “arabuluculuk” ile engellemek. Bu amaç doğrultusunda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3 Şubat’taki Ukrayna ziyaretinin ardından, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Türkiye'ye gelecek.

Özetle, Türkiye bu seneye hızlı girerek sahada ve masada güçlü bir görüntü sergiliyor. Bölgede yaşanan sürpriz gelişmeler, artık hiçbir denklemin Türkiyesiz mümkün olamayacağını bir kez daha gözler önüne seriyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun da belirttiği gibi, “Artık farklı güç unsurlarını ve tabii diplomasiyi etkin kullanan bir devletiz. Gerektiğinde oyun kurucu, yeri geldiğinde oyun bozucu oluyoruz.”