Son günlerde CHP menşeli akıl almaz şeyler oluyor.

17-25 Aralık sürecinin figüranlarından birisi olmayı tercih eden CHP, Paralel İhanet Çetesi’nin kurguladığı ne kadar aşağılık iftira varsa hepsinde üzerine düşeni hiç sakınmadan yapmıştı.

Hatırlanacağı üzere, başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere partinin kurmayları, üretilmiş bir yıpratma argümanı olarak yolsuzluk söylemine dört elle sarılmıştı.

Öyle ki, hiçbir şekilde hukuki mahiyet arz etmediği halde uydurma belgeleri ve montaj kasetleri grup toplantısının mezesi haline getirdiler.

Bile bile suç işliyorlardı ama bu hiçbirinin umurunda bile değildi.

Paralel İhanet Çetesi’nce üretilen bu uydurmalar, Kılıçdaroğlu’na sufle ediliyordu ve o da büyük bir pervasızlıkla bu yalanları hakikatmiş gibi kürsüden tekrarlıyordu.

Son seçimde, aslında marjinal olduğu halde ‘merkez’ diye yutturulan medyanın da olağanüstü gayretleriyle bolca kullanıldı bu yolsuzluk söylemi.

Bu vesileyle birçok seçmenin kafasını karıştırdıklarında hiç şüphe yok.

Hal böyle iken geçtiğimiz günlerde, CHP’li Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ve bu seçimde milletvekili seçilen eşi Gamze Akkuş İlgezdi’nin başrolünü oynadıkları ciddi bir yolsuzluk iddiası ortaya kondu.

Milletvekilliğinden önce sadece memuriyeti söz konusu olan Gamze Akkuş İlgezdi’ye ait önce 3, sonra 16 (belki de daha çok) rezidanstan ve başka varlıklardan söz edilmeye başlandı.

İş bununla da kalmadı Kılıçdaroğlu’nun kızının da aynı yerde bir rezidansı olduğu ortaya çıktı.

Fiyatları milyon dolarlarla ifade olunan bu rezidansların nasıl alındığı ise hâlâ bir muamma…

Gerçi Kılıçdaroğlu’na bakarsak o, kızının rezidansının “alın terinin” karşılığı olduğunu söylüyor.

Nasıl bir alın teriyse artık…

O meblağlardaki gayrimenkullerin alınabilmesi için muhtemelen, birkaç kamyon “alın teri” gerekir herhalde.

Ama dert değil.

Adamlar çok rahatlar ve kimseden de pervaları yok.

Kılıçdaroğlu ve tüm CHP’liler, bu görüntüden katiyen rahatsız değiller.

Buna mukabil, her vesileyle AK Parti’lilere bühtan etmekten çekinmeyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu’nun ağzını bıçak açmıyor.

Peki ya medyaya ne demeli?

Görmedim, duymadım, bilmiyorum klişesindeki üç maymundan zerre kadar farkları yok.

Bir an, bu rezidansların AK Parti’li birine ait olduğunu düşünün ve olacakları şöyle bir hayal edin…

Nasıl?

Kıyamet kopardı değil mi?

Sırasıyla ve sistematik bir biçimde bütün medya bu konuya kilitlenir ve Cumhurbaşkanı’nın istifasını istemeye kadar uzardı iş.

Ama gelin görün ki, bahse konu yolsuzluk iddialarının ucu CHP’ye dayanıyor…

Bırakın eleştirmeyi bir yolunu bulup savunmaya bile geçenleri var.

Zerre kadar onur, haysiyet, şeref ve namus kaygısı taşımayan işbirlikçi medyanın bu arlanmaz tavrı, Türkiye’nin nasıl bir kuşatmaya maruz kaldığını da açıkça gösterir nitelikte.

Bu hamur, daha çok su kaldıracak gibi görünüyor.

Belki sonra yine yazarız.