Araştırmacı yazar Fehmi Demirbağ, Batı kültürüyle hesaplaşma dönemine girilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Biz kendi kavramlarımızla masaya oturmadığımız sürece kaybederiz. İnandığınız şekilde yaşamazsanız yaşadığınız şekilde inanmaya başlarsınız, şu anda içerisinde bulunduğumuz durum bundan ibaret.” dedi.

Ülkemizin geleceği, milletimizin bekası için çocuklarımız ve gençlerimizin İslam fıtratı üzerine yetiştirilmesi çok elzem. Bu çerçevede çocuklarımızı yetiştirirken gençlerimizi de korumamız gereken bir Batı kültürü mevcut. İlmek ilmek dokunan Batı zehrine karşı tek kurtuluş yolu özümüze dönerek İslami değerlerimizi baş tacı etmemizdir. Bu kapsamda da, araştırmacı yazar Fehmi Demirbağ ile gençlik, onları yönlendiren yetişkinler, insanlığa nasıl faydalı olunur, örnek bir Müslüman nasıl yaşamalı konularını masaya yatırdık:

İNSAN AHSEN-i TAKVİM ÜZERE YARATILMIŞTIR

Gençlik nereye gidiyor?

“Yetişememiş yetişkinler meselesi var dünyada; çünkü gençlik nereye gidiyor sorusunu ta Sokrat'tan beri filozoflar hep sormuşlar. Gençlik hiçbir zaman hiçbir yere gitmez. Genç dediğiniz acemi insandır. İnsanı konuşmamız lazım. Yetişkinler meseleleri bütün detaylarıyla, ahlakıyla gençlere öğretememişse ya da kendileriyle çelişkideyseler çocuklar da bunu sorguluyorsa suçu kabullenmek için gençlik bunalımı falan diyorlar. Genç tereddüttün içerisindedir. Çünkü şöyle yetişkine bakar dedikleriyle yaptıkları uyuşmuyorsa toplumsal karşılık olarak "asi evlat", "asi çocuk" dediğimiz hadiseye dönüşür. Aynı soruyu Efendimiz (sav) zamanında da sorabilirsiniz. Hz. Muhammed Aleyhisselam'a tabii olan ilk kırk kişinin 32 tanesi 23 yaşında gençti. Bu soruyu o zaman için Ebu Cehil de sordu. Çünkü 10 yaşındaki Hz. Ali, Saad bin Ebi Vakkas, Zübeyr bin Avvam bunlar hep 13-14 yaşlarındaydı ve Hz. Muhammed'e tabii olmuştu. Gençlik hiçbir zaman yanlış bir yere gitmez. Çünkü insan Ahsen-i Takvim üzere yaratılmıştır. İnsanı böyle değerlendirmek lazımdır.

Araştırmacı-Yazar Fehmi Demirbağ tasarladığı "Türkçe" yazılı tekstil ürünleriyle gençlere gelenekten geleceğe yürümeye yönlendiriyor.

“MESELENİN MEMBAINA İNMEK LAZIM”

Çocuk yetiştirmeyi bilmek lazım, çocuğa lüzumsuz yüklemeler yapmamalıyız. Bir çocuk tırnak yiyorsa çocuk tırnak yiyor meselesi konuşulmaz; bu çocuk ne hale dönüştü de tırnak yer hale geldiğini sormak lazım, meselenin membaına inmek lazım. Meselenin membaı ise; çocuklarla iletişime geçemeyen ve gençliği hedeflendiremeyen günahkâr yetişkinler.

“İLAHİ, FITRİ DENGEYİ HESABA KATMAK LAZIM”

Meseleye “kul” olarak yaklaşmak lazım. Biz meseleye kul olarak yaklaşırız, hatta haklara da kul hakkı nezdinde yaklaşırız. Batı’da öyle değildir; Kadın haklarıdır, hayvan haklarıdır, insan haklarıdır. Biz de ise “kul hakkı”dır. İlahi, fıtri dengeyi hesaba katmak lazım…

“BİZ BATININ TERMİNOLOJİSİYLE İSLAMCILIK YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Gençleri yönlendirenler kendilerini nasıl düzeltecek?

Burada ise biz Müslümanlara misyon düşüyor, irşad ve tebliği ertelediğimiz için, Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılmayı ötelediğimiz için gafletteyiz. Efendimizin buyruğu; bir kişinin hidayetine vesile olmak dünya ve içindeki nimetlerden evladır. Ecdadımız bunu ciddiye aldığında buna kızıl elma, ilayı kelimetullah, nizamı alem demiştir. Şimdi ise bir bencillik trendi var. İnsan bencilleştikçe yalnızlaşıyor. Başta biz Müslümanların kendi; eskimez, pörsümez kavramlarımızı sunmamız lazım. Batıcılık kafasıyla İslamcılık da deforme oldu. Biz batının terminolojisiyle İslamcılık yapmaya çalışıyoruz. Kul hakkını ne İsviçre medeni hukukundan ne de BM İnsan Hakları Evrensel Bildiresinden çıkarabilirsiniz.

“TEMSİL KABİLİYETİYLE TEBLİĞE İHTİYACIMIZ VAR”

Biz ‘nereden başlayacağız?’ sorusunu sormamız lazım aslında, bu soru çocuklarda yatıyor… Hele ki ülkemiz adına söylüyorum 25 milyonu 12 yaş altında olan çocuklar. İyilik, güzellik, fazilet gibi kavramların karşısında eğer yeni bir dünya oluşacaksa bunları ancak çocuklara yüklemleyebilirsiniz. Çocuklara da edebiyatla, ninniyle, şarkıyla, çizgi filmle yüklemlersiniz. ‘Bana İslam’ı kürsüden anlatma, bana İslam’ı yaşat’ anlayışıyla hareket etmeliyiz. Temsil kabiliyetiyle tebliğe ihtiyacımız var. Bana İslam’ı yüzündeki gülümsemeyle, ticaretinle anlat. Birbirimize reçete yazmayı bırakıp, ilaç vermeliyiz.

“KUTUPLAŞTIRMA ZAAFINA DÜŞTÜK”

İlaç Kur’an-ı Kerim diyebilir miyiz?

Kur’an-ı Kerim okumuyoruz, okunması lazım. Meailini okumuyoruz. Biz toplum olarak, Kemalist’i, sağcısı, solcusu okumuyoruz. Birbirimize sadece slogan atıyoruz, “Sen kahrolursan ben iyi olacağım” diyoruz. Dolayısıyla ötelikeştirme-kutuplaştırma zaafına düştük. ‘Elalem ne der?’ diyoruz. Bizim aslında düsturumuzun Allah’ın rızasını kazanmak olması lazım. Hadis-i Şerif’te ne diyor: Sizin en iyiniz insanlara karşı en faydalı olanınızdır. Bunu Meclis’in girişine yazsanıza kardeşim, Anayasa’nın birinci maddesi: Sizin en iyiniz insanlara karşı en faydalı olanınızdır, olsun. Fayda üretsene…

“BATI TEDAVİ ETMEZ ÖTELER SIRTINDAN PARA KAZANIR”

Düzenden nemalanmak gibi bir sorun var ne yapacağız?

Onu özetleyeyim hemen… Batı kafasında durum şundan ibarettir, ‘benim vücudum hoyratça kullanırım’ diyor, ‘helal yok haram yok’ diyor. Şimdi vücudunda bir biyolojisi var. Diyelim kolun ağrımaya başladı. Batı diyor ki al sana hap: ağrı kesici. Bu batı tıbbının etkisiyle insanlar genelde organ yetmezliğinden ölüyor. İslam’ın anlayışı ise şudur: Yasakla. Şer olan, zarar verebilecek her şeyi yasakla, uzak dur. İslam’da hastalanmamak esastır, eğer hastalık geliyorsa imtihandır. Hastalık gelmiştir, şifayı bulman için. Batı tıbbı tedavi etmez öteler sırtından para kazanır. İslam ise diyor ki; hastalıklardan uzak dur, salgına karşı tedbirli ol yıka. Temizlik imandan gelir, İslam besmele çek diyor. Biz fizik ve metafiziği bir arada görürüz. Batı ise şov dünyası olarak görür. Biz ‘ete kemiğe büründüm yunus diye göründüm’ün nesliyiz. Birini diğerinden ayırt etmeyiz. Onun için Batı’yla anlaşamıyoruz. Hoş batı kendisiyle bile anlaşamıyor. Neticede bugün bütün insanlığı cinnet müstahsili içerisine getirdi. İnsanlık çıldırıyor. Örneğin İngiltere’de 25 yaş altı gençlerde intihar yüzde 82’ye çıkmış. İmansızlık bir taraftan ahlaksızlık bir taraftan.

“BATI’YLA HESAPLAŞMA DÖNEMİNE GİRMELİYİZ”

Cehalet konusunda dindar da aynı dinsiz de aynı. Herkes aynı, iyi ve kötü insan vardır. Ama bir Müslüman olarak söylüyorum her Müslüman iyi olmak zorundadır. Müslümansan iki kere iyi olmak zorundasın, dininin gereği inancın gereği ahlakının ve erdeminin gereği. Batıyla hesaplaşma dönemine girmemiz lazım artık, çatışmadan. İyisini ortaya koyarak hesaplaşmalıyız. Bunu ufak ufak gördük mesela Refah belediyeler diye bir süreç yaşandı. O süreçte ne vardı 'rüşvet alan da veren melundur' diye belediyelerin girişlere tabela astı. Ama şimdi mevcut siyasi iktidar bu tezde harekete etmiyor. Eğer senin referansın İslam’sa insanlar senden Müslümanca tavır bekliyor.

“KENDİ KAVRAMLARIMIZLA MASAYA OTURMADIĞIMIZ SÜRECE KAYBEDERİZ”

Biz kendi kavramlarımızla masaya oturmadığımız sürece kaybederiz. İnandığınız şekilde yaşamazsanız yaşadığınız şekilde inanmaya başlarsınız, şu anda içerisinde bulunduğumuz durum bundan ibaret. ‘Ey iman edenler bir kez daha iman ediniz’ diyor Rabbim, tekrardan o iman için bizim o Kuran’ı açmamız, Efendimizi tekrardan tek önder, tek lider pozisyonuna getirmemiz lazım. Peygamber bugün haytamızda nerede? İğneyle çuvaldızla ortalığa çıkıp hem kendimize hem önümüze gelene batırmak durumundayız, ama bunu batırırken de ne olması gerektiğini somutlayarak yaparak, söyleyerek değil. Yoldan geçerken önündeki taşı kaldır kenara koy müstehaptır. Bu basit adımdan başla, biz iyiliği hep para karşılığı biliyoruz ya okul yaptırdım, cami yaptırdım iyilik bu değil, iyilik ulaşabildiğin kadar yapabildiğinden mesul olmaktır."