Sosyallik sözlük tanımı olarak toplumsallık anlamına gelir. Sosyalleşme ise doğal olarak toplumsallaşma demektir. Sosyal bir varlık olan insan, sosyalleşmeden duramaz. Sosyallik kavramı günümüzde geçmişteki anlamından farklı bir konumda. Belki önceden seyahat etmek, yeni insanlarla kaliteli sohbetler etmek vs. anlamlarına gelen sosyalleşme, günümüzde iş çıkışı arkadaşlarla 1-2 saat kahve içerek dedikodu yapmak ya da sosyal medyada takılmak anlamına geliyor.

DEMET İLCE / RÖPORTAJ

Sosyallik kavramının anlamını modern çağda değiştiren şeylerin başında hiç şüphesiz ‘iş hayatı’ geliyor. Türkiye’nin çalışma koşullarına baktığımızda, çoğunlukla 09:00-18:00 arası ve haftanın 6 günü mesai kavramıyla karşılaşıyoruz. Özellikle büyük şehirde yaşıyorsak yolda geçirilen vakti de hesaba kattığımızda bize pek de bir zaman kalmıyor. Bu durum da sosyal yanımızı her geçen gün yavaş yavaş yok ediyor. Artık sosyalleşmek sadece kısıtlı zamanda kahve içmek, alışveriş yapmak ya da sosyal medyada takılmak haline geldi. İş hayatımızın sosyal yaşamımızı detaylı olarak Toplumsal Gelişim Uzmanı Gurbet Altay anlattı.

1. İş hayatı sosyal yaşamımızı nasıl etkiliyor?

İş hayatının sosyal yaşamımıza olumlu ve olumsuz olmak üzere iki etkisi bulunuyor. Üçlü bir denge var: İş hayatı, kişisel gelişim ve aile hayatı. Bu üçlü sacayağında, oran genellikle eşit dağılımda olması gerekiyor. Fakat özellikle işkolik insanların kendileri ya da çalışanların, patronları tarafından iş hayatındaki düzensizlik sebebiyle bu denge şaşıyor. Dolayısıyla işi severek mi yapıyoruz, istediğimiz işi mi yapıyoruz ya da sevdiğimiz işi mi yapıyoruz yaptığımız işi mi seviyoruz, bu çok önemli. Sevdiğimiz işi yapsak bile yöneticilerin, motivasyonu bozacak şekilde davranması, mutsuz olması, altta çalışanları da etkiler. İşlerimizi yapsak bile kişisel gelişimimizi tamamlamak adına yapılan etkinlikleri ikinci plana itmek, iş hayatımızda sosyal yaşamımızı olumsuz yönde etkiler.

Diğer taraftan, dengeyi sağladıktan sonra özellikle üst yöneticiler ve yönetim kurulu profesyonellerinin yönetememe gibi sorunlarıyla karşılaşıyoruz. Bir kişi işe başladığında ona ne yapacağı anlatılıyor fakat ona ne katacağı anlatılmıyor. Çünkü üst düzey yönetici, çalışanı bir asistan gibi kullanmayı deniyor. Bu da şirketlerin ilerleyememesine neden oluyor.

İş hayatı, sosyal hayatı ve aile hayatını dengelediğimiz sürece, işimizi daha verimli yaparız. Fakat ülkemizde pandeminin ve ekonomik krizin getirmiş olduğu olumsuzluklar nedeniyle, daha çok çalışıp daha çok üretmek zorunda kalıyoruz. Son bir yıl içinde, pandemi sonrasında, Z ve Y kuşaklarında bir bıkkınlık ve isteksizlik olması sebebiyle de iş verimliliği düşmekte. Birçok iş var fakat çalışan sayısı daha az. Ayrıca doğru işe doğru personel bulamamaktayız. Kalifiye personellerin yanında yetiştirilecek personel de çok az sayıda.

2. Uzaktan-hibrit çalışma modeli mi ofisten çalışma modeli mi çalışanların sosyalleşmesi açısından daha iyi?

Bu durum mesleklere göre değişiyor. Örneğin yazılım sektöründe ve dijital sektörde çalışanlar için uzaktan çalışmak çok önemli. Farklı ülkelerdeki yazılımcılar da buna ayak uydurmakta ama bu çalışma modeli çalışanların şirkete karşı aidiyet duygusunu kaybetmesine neden olabiliyor. Bundan dolayı uzaktan çalışma yerine hibrit çalışmanın daha verimli olduğunu söyleyebiliriz.

Özellikle sağlık sektöründe ofisten çalışmak çok önemli. Ayrıca müşterilerle ilgilenmek zorunda kalan çalışanların da ofisten çalışması önemli. Hibrit çalışma, uzaktan çalışmaya göre daha rövanşta. Sosyalleşme açısından da gayet uygun bir çalışma modeli.

3. Çalışma saatleri sosyal kimliğimizi ve sosyal yaşamımızı nasıl etkiliyor?

Gerek yetkin olmayan üst düzey yöneticiler gerek yönetim kurulu, çok çalışmanın çok kazandıracağı düşüncesine sahip. Çok ve uzun çalışmaktan ziyade, verimli çalışmanın ön planda olacağını, önümüzdeki dönemlerde göreceğiz. Bununla beraber sosyal yaşamda da değişiklikler olacak.

4. Kişisel hayatımıza vakit ayırabilmek ve sosyalleşebilmek için Türkiye’de ortalama 8 saat çalışma düzeni ile bazı sektörlerde haftanın 6 günü çalışma şeklinin yerine nasıl bir çalışma sistemi olmalı?

Hibrit çalışma modeli en doğru olanı. Belirli günlerde gelip belirli günlerde gelmemek. Ama verilen görevleri de eksiksiz yapmak gereklidir. Bazı sektörlerde maalesef 8 saat üzerinde çalışanlar var. Kanun kapsamında belirli aralıkla bu yapılabiliyor. Çok çalışmak ne yazık ki sosyal yaşamımızı olumsuz etkilemekte. Haftanın 6 günü çalışanlar sosyalleşmek için, kişisel gelişimleri için zaman yaratmalı ve bunu planlı yapmalıdır.

5. Sosyalleşme anlayışı geçmişten günümüze nasıl değişti?

‘Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi bilir?’ sorusu günümüze gerçekten ‘cuk’ oturuyor. Öyle dönemler yaşanmış ki örneğin Evliya Çelebi döneminde çok gezen bilmiş, öyle bir dönem gelmiş ki örneğin Hacı Bektaşi Veli, Mevlana ve Yunus Emre zamanında çok okuyan bilmiş… Fakat günümüzde çok okuyup çok gezmek gerekiyor. Her ikisini dengeli yapmak gerekiyor. Örneğin kahve içmeye vakit ayırıyor olabilirsiniz fakat yapılan sohbetin konusu burada çok önemli.

Son dönemlerde yapılan sohbetin konusu maalesef ekonomiden ve pandemiden ileriye gidemiyor. Günümüzde sosyalleşme bir arkadaşımızla kahve içmenin ötesine gidemiyor. Fakat yine plan yaparak farklı şekilde sosyalleşebiliriz. Mesela iki günlük iznimizde farklı şehirleri gezebiliriz. Artık bir ‘tık’la dünyaya açıldığımız için dünyadan da birçok kişiyle görüşebiliyoruz.

Dijital ortamda sosyalleşen birçok birey de var. Dijital platformlardan tanıştığı kişilerle dilini geliştiren birçok insan mevcut. Yani burada bakış açısı devreye giriyor. Sosyalleşmek bir plan dahilinde olmalı.

Elimizde büyük bir güç var. Artık dijital platformlarla istediğimiz bütün bilgilere ulaşabiliyoruz. Sadece çöplüğün içinden doğru bilgiye ulaşmak gerekiyor. Fakat dijital platformlara gömülüp çıkamayan birçok birey de var.