Maalesef ki hem tarihî kaynakların yetersizliği ve tarafsız olmaması hem siyasi tavırlar, Sarıkamış Harekâtı ile ilgili doğru bilgilere ulaşmamızı engellemiştir yıllarca.

Sarıkamış’ta insanlarımız boş yere mi şehit olmuştur? Toplam kaç askerimiz şehit olmuştur? O günkü şartlarda başka bir şansımız var mıdır? Enver Paşa bir hain midir, yoksa kahraman mıdır?

Bu sorular yıllardır zihinlerimizi ve gündemimizi meşgul etmekte!.. Bir taraf -özellikle Kemalist tayfa- Sarıkamış’ı büyük bir hezimet olarak görüp sürekli Sarıkamış Harekâtı aleyhine yazıp çizmekte, Enver Paşayı ise “Acımasız, cani, vatan haini” olarak görüp göstermeye çalışmakta, karalamaktadır.

Bir kesim ise -benim gibiler- Sarıkamış Harekâtı’nı o günün şartlarına göre değerlendirmeye çalışmakta, Enver Paşa’nın bir hain olmadığını, aksine vatanperver, gözü kara, vatanı için her fedakârlığı yapabilecek bir mücahit olarak görmektedir.

Sarıkamış Harekâtına bir kesim sürekli saldırırken bir taraf da sürekli savunma yoluna gitmektedir. Dolayısıyla Sarıkamış’la ilgili tarafsız, tarihî gerçeklerle uyumlu, herkesi tatmin edebilecek bir araştırma yapılıp sonuçları hakkında insanlar bilgilendirilememektedir.

Peki, biz Sarıkamış Harekâtı’na nasıl bakmalıyız?

Bir defa Sarıkamış Harekâtı’nda şehit olan asker sayısı ile ilgili rakamları normalleştirmekle başlayabiliriz. Özellikle son yıllarda gür bir şekilde dillendirilen iddiadan biri şudur: “Sarıkamış’ta 90 bin askerimizin şehit olması mümkün değildir? Sarıkamış’ta harekâta 76 bin asker katıldı. Nasıl olur da 90 bini donarak ölür? Bu bir Rus propagandasıydı. 1926’da Enver Paşa’yı gözden düşürüp Türkiye’ye dönmesini önlemek için gündeme getirildi. İddialar tarihî gerçeklere uygun değil.”

Sonrasında ise “Sarıkamış Harekâtı, bir zorunluluk mudur, keyfi bir harekât mıdır?” sorusuna cevap aranmalıdır. “O mevsimde Sarıkamış Harekâtına ne gerek vardı?” diyenlere karşı “Sarıkamış tamamen bir vatan müdafaasıdır ve kaçınılmazdır.” diyenler çatışmaktadır.

Böyle bir harekâtın keyfi yapılamayacağı, mutlaka yapılmasını gerektiren şartların olduğunu düşünmek ve söylemek daha insaflı ve insani olacaktır. Çünkü Osmanlı Devleti’nin birçok toprağı işgal altındadır ve işgal gittikçe genişlemektedir. Bu durumda hem kaybedilen toprakları geri alabilmek hem de daha fazla zarar görmemek için bir şeyler yapmak gerekmektedir. Bunun için de alınabilecek riskleri almak ve hızlı hareket etmek şarttır!..

Sonuç olarak Sarıkamış Harekâtı niçin o kış şartlarında yapılmış olursa olsun, şehit olan insan sayımız kaç olursa olsun, bizim için, tarihimiz için önemli ve ibretlik hadiselerle dolu bir tarihî olaydır.

Sarıkamış, atalarımızdaki vatan sevgisinin sınırı olmadığının ispatıdır. Vatanını sınırsız sevenlerin “Allahü ekber!” nidalarıyla Şehadete koştuğu tarihî bir harekâttır.

Sarıkamış, hem gururumuz hem yaramızdır. Gururumuzdur, ecdadımızın vatan aşkının ne kadar büyük olduğunun ispatıdır; yaramızdır, çaresizliğin en acı fotoğrafıdır!..

Dolayısıyla Sarıkamış Harekâtı’nın 102’nci yıl dönümünde tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerken sizlerden de hepsi için bir Fatiha istirham ediyorum…