Bir tiyatro salonunda gong sesiyle birlikte bu cümleyi duymayalı tam bir yıl oldu.

Geçtiğimiz cuma günü duydum bu sesi. İstiklâl Marşı’nın yazılış hikâyesini anlatan ‘Yarından da Yakın’ adlı tiyatro oyunu Esenler Belediyesi’nin kültür dünyasına armağanı olarak Ferah Tiyatrosu tarafından şehit ailelerine sahnelendi.

Uzun zamandır salonda tiyatro oyunu izleyememiş olmam ve şehit ailelerinin gözlerindeki gururu görmem duygulandırdı beni. İzlediğim bir tiyatro oyunundan çok destansı bir rüyaydı! Oyun iki belediye çalışanının Osmanlı Türkçesiyle Taceddin Dergâhı’nın duvarlarına yazılan yazıları boyamasıyla başlıyor.

Aslına bakarsanız bu iki çalışan uykuyla uyanıklık arasında bir yerde bir asır önceye doğru seyahat ediyor.

İstiklâl Şairi Mehmet Âkif Ersoy 100 yıl önce Taceddin Dergâhı’nda yazmıştı bu mübarek marşı.

Onlar da Âkif’in marşı yazdığı ruh haline tanıklık ediyorlar. Her cismin ruhu vardır diyoruz ya.

İşte Taceddin Dergâhı’nın dış duvarları konuşmaya başlıyor oyunda.

Video Wall tekniğiyle duvarda oluşturulan görsellerle birlikte birbirinden farklı mekana doğru yola çıkıyoruz.

Âkif, İstikâl Marşı’nı ilk önce yazmak istemez.

İstiklâl Marşı için büyük bir ödül belirlenmiştir.

Ödül için yazamaz, daha sonra ödülü bağışlamayı kabul eder ve başlar yazmaya.

Marşı yazmaya başlayınca ilk önce ‘Korkma’ der, Korkma!

Oyunun içerisinde Korkma kısmına yapılan vurgu marşın özünün kavrandığına da işaret ediyor.

Öyle ki Âkif kahramanlık destanını kaleme alırken Korkma kısmındaki gibi umut veren bir tavır içerisinde bulunuyor.

Türk milletine ve ordumuza en içten samimiyetiyle -Arkadaş diye hitap etmesi o dönem edebiyat bilmeyen çevrelerce anlaşılamamış- şöyle sesleniyordu: Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın… Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın. Hem edebi sanat, hem yürekten umut. Aslına bakarsanız Âkif’in hayat felsefesi İstiklâl Marşı’nın ta kendisi. İçten, samimi, korkusuz, umutlu, mücadeleci ve inançlı…

İlk kez seyirciyle buluşan oyunların elbette eksiği olur.

Bu oyunda da o kadar vardı. Genç isimleri tecrübeli isimlerle birlikte sahnede buluşturmak çok riskli bir girişim olmasına rağmen büyük ölçüde bu durum da aşılmış.

Oyunun bir rüyanın içerisinde var olması, Âkif’in aslında zihnimizde yaşıyor olması daha keskin hatlarla izleyiciye aktarılıyor olsa daha başarılı bir etki oluşturabilirdi.

Âkif’i anlatan oyunlar izledik fakat İstiklâl Marşı’nı anlatan ve marşı dinleyebileceğimiz bir oyun izlememiştik. Hamaset yapmak için değil marşı dinletmek için yazılmış bir oyun izlemek ayrıca çok mutlu etti.

Bu oyun Türk milletinin verdiği mücadeleyi; Sütçü İmam’ı, Tayyar Rahmiye’yi, Şerife Bacı’yı, Mustafa Kemal Paşa’yı, “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?” diyerek en öne atılan vatan evlatlarını, Ma’bedinin göğsüne nâ-mahrem eli değmesin diye mücadele verenleri anlatıyor…

İstiklâl Marşımızı sanatın farklı disiplinleriyle buluşturmamız şart.

Böyle bir destanı sahnelerde yaşatmak gerek. Bu vesileyle bu iradeyi gösteren Esenler Belediyesi’ni, oyunu sahneleyen Ferah Tiyatrosu’nu, oyunu yazan Behruz Firuzment’i ve yöneten Hakan Güneri’yi tebrik ederim.