1970’lerden bu yana evrenin uzak noktalarından gelen ani ve güçlü X-ışını patlamaları, gökbilimcilerin kafasını kurcalıyordu. “Hızlı X-ışını geçişleri (FXT)” olarak adlandırılan bu parlamalar saniyelerden saatlere kadar sürebiliyor ancak kaynakları bir türlü belirlenemiyordu.
Amerika’daki Northwestern Üniversitesi’nden gökbilimci Jillian Rastinejad ve ekibi, bu parlamaların arkasında başarısız bir gama ışını patlamasının (GRB) olduğunu tespit etti. Araştırma, bu gizemli X-ışını patlamalarının, ömrünün sonuna gelen dev bir yıldızın patlayarak süpernovaya dönüşmesi sırasında başarısız bir jet fışkırması sonucu oluştuğunu ortaya koydu.
2.8 MİLYAR IŞIK YILI UZAKTAN GELEN MESAJ
8 Ocak 2025’te Einstein Probe adlı teleskop, 2.8 milyar ışık yılı uzaklıktan gelen bir FXT sinyali yakaladı. Bu olay, EP 250108a olarak adlandırıldı. Hemen ardından başlatılan çoklu teleskop gözlemleriyle, bu X-ışını patlamasının bir süpernova ile ilişkili olduğu keşfedildi. Süpernovaya ise SN 2025kg (takma adıyla The Kangaroo) adı verildi.
Yapılan gözlemler, süpernovanın Güneş’in 15 ila 30 katı kütleye sahip dev bir yıldızın çökmesiyle oluşan nadir bir “Type Ic-BL” türü olduğunu ortaya koydu. Patlamadan çıkan madde saniyede yaklaşık 19.000 kilometre hızla yayılıyordu.
BAŞARILI JETLER GRB, BAŞARISIZ OLANLAR FXT YARATIYOR
Normalde süpernova sırasında yıldızın merkezinden çıkan güçlü jetler dış katmanları delip geçerse, bu olay GRB yani gama ışını patlaması olarak görülüyor. Ancak bu olayda jetler yıldızın dış katmanlarını geçemeyip içeride sıkıştı. Bu da X-ışını parlamasına neden oldu.
Astrofizikçi Rob Eyles-Ferris’in açıklamasına göre, bu olay GRB’leri takip eden süpernovalara neredeyse ikiz gibi benziyordu. Ancak fark, jetlerin sıkışıp kalmasıydı. Bu durum, “başarısız gama ışını patlaması” olarak tanımlanıyor.
GRB’LERDEN ÇOK, FXT’LER OLUYOR OLABİLİR
Rastinejad, elde edilen bulguların büyük yıldız patlamalarında “sıkışmış jet” sonucunun, başarılı GRB’lerden daha yaygın olduğunu ortaya koyduğunu belirtiyor. Bu da yıldız ölümlerinin daha önce düşünülenden çok daha çeşitli olduğunu gösteriyor.
Eyles-Ferris ise, “Bu keşif, dev yıldızların ölümleriyle ilgili anlayışımızda yeni bir kapı aralıyor. Yıldız evrimini daha derinlemesine incelememiz gerektiğini gösteriyor” diyerek araştırmanın önemini vurguluyor.





