Aliya İzzetbegoviç’in Bosna Savaşı sırasında söylediği; “Biz ölüyoruz ama onlar da kazanmıyor” sözü halkına moral vermek içindir…

Anlaşılan her şey Çanakkale’de Mustafa Kemal’in, “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” sözüyle başlamış. Kemalizm, okula giden her çocuğa bu cümleyi öğretti. Öğretmemiş adeta bilinç altına kazımış. Mustafa Kemal’in bu sözü hangi koşullarda, kime, neden söylediğine bakılmaksızın, kimse bu sözün sağını, solunu; altını, üstünü kurcalamaya cesaret edememiş…

Gelinen noktada, bizi öldürmek isteyene…

Ülkemizi işgale gelene…

Darbe yapana…

Ülkemizi bölmeye çalışan teröriste…

“Biz adam gibi ölürüz” demişiz.

Sayın Cumhurbaşkanımız da sık sık “Ya adam gibi yaşayacağız, ya adam gibi öleceğiz” diyor. Tabii Sayın Cumhurbaşkanı konumu gereği, “Ya adam gibi yaşayacağız, ya adam gibi öldüreceğiz” diyemiyor. Ama ben artık bu cümlenin böyle kurulması gerektiğine inanıyorum…

Mustafa Kemal’in,“Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” sözü 1918’de kaldı. Aradan doksan sekiz yıl geçti. Dünya baştan sona değişti. Değişmeye de devam ediyor…

Cumhurbaşkanımızın sözünden ben şunu anlıyorum, herkesin de böyle anlaması gerektiğine inanıyorum. “YA ADAM GİBİ YAŞAYACAĞIZ, YA ADAM GİBİ ÖLDÜRECEĞİZ.” Bizim adam gibi yaşamamıza engel olanlara direnmemiz ve onları bize verdikleri rahatsızlıktan vazgeçirmemiz için öldürmekten başka yol kalmamıştır. Biz adam gibi öldükçe; vatanımıza, dinimize, ezanımıza, bayrağımıza, milletimizin birliğine, beraberliğine, hazinemize, canımıza, malımıza musallat olmaya devam ettiler…

Artık “adam gibi ölme” safhasından, “adam gibi öldürme” safhasına geçiş yapmamız gerekiyor. Bu aşamaya geçmek kolay değil. Geçmişimiz ve gelecek vizyonumuz, “insanı yaşat ki…” üzerine kurulmuş. Ancak Osmanlı’nın yıkılışından sonra dünyayı ve İslam dünyasını kasıp kavuran emperyalizmin hakkından başka türlü gelemeyiz. Onların kullandığı dil “ölüm”, “zulüm”, “yağma”, “talan”. Düşmana onun silahı ile karşılık vermedikçe; onları bu yoldan vaz geçiremeyiz.

Kısasa kısas…

Ölüme ölüm…

Cana can, kana kan…

600 yıl dünyayı adam gibi yaşattık.

Onlar 100 yıldır bizi hayvan gibi öldürüyor…

Endülüs, Balkan Savaşları, Sarıkamış, Ermeni kalkışması,1. Dünya Savaşı, Irak, Afganistan, Suriye, Mısır, Arakan, Bangladeş, Keşmir, Filistin…

Hep adam gibi öldük…

Binlerce kilometre öteden gelip, vatanımıza, canımıza, malımıza, dinimize kastediyorlar. Bu pervasız akını durduracak formül, düşmanı kendi silahı ile vurmaktır. Artık rolleri değiştirmenin zamanı geldi. “Müslümanlar adam gibi ölür” repliğinin yerini, “Müslümanlar’a musallat olmuş bu canavarı adam gibi öldürürüz” repliği almalı. Yoksa bu Vampirlerin kapımızdan gideceği yok.

Darbe yapıp sivil halka bomba yağdıranlara söylenecek söz, “Biz adam gibi ölürüz” olmamalı. Topraklarımıza Müslümanları öldüremeye gelenler, ülkemizde darbe yapıp sivil halkı öldürenler bilmeli ki; kapısına gideceğim adamlar, “bizi adam gibi öldürür” demeli. Yoksa bu ölüm sarmalından çıkmamız mümkün değil.

Aliyaİzzetbegoviç’in Bosna Savaşı sırasında söylediği; “Biz ölüyoruz ama onlar da kazanmıyor” sözü de halkına moral vermek dışında bir şey değil.Artık bu söz, “Biz öldürüyoruz ve kazanacağız” şeklinde değişmeli. Biz ölmekten bıktık, onlar öldürmekten bıkmadı. Toprak kanımızı emmekten, bedenlerimizi bağrına basmaktan utanıyor artık.

Necip Fazıl yıllar önce uyardı ama biz anlamamakta direniyoruz. Hani “Yüz üstü çok süründün/Ayağa kalk Sakarya” demişti ya. Biz bu mesajı bir türlü anlayamadık. Boynumuzu celladın baltasının altından çekmeyi bir türlü aklımıza getirmiyoruz.

Liderlerin “adam gibi ölme”mesajı, ordusunun savaşta düşmanı, “adam gibi öldürmesi” içindir. O liderin “yaşaması” bizim bu yolda “düşmanı adam gibi öldürmemizle” mümkün olabilir.

Liderlerin mesajlarını doğru anlayalım artık…