Türk siyasetinin İmamoğlu ile imtihanı kolay başlamadı, kolay devam etmiyor, kolay da bitecek gibi görünmüyor. İmamoğlu hakkında yargıya intikal eden suçlamalar siyasi hayatını bitirecek ağırlıkta. Özgür Özel ve CHP her ne kadar “adamsızlıktan” onu siyasetin içinde tutup bir “umut” olarak görseler de hakkındaki suçlamalardan ceza alması durumunda siyasi hayatı yargı kararıyla sona erecek.

Yargının İmamoğlu ile asıl imtihanı yargı mensuplarına “hakaret” ve “hülleli” yatay geçişle aldığı “sahte diploma” davasından sonra başlayacak.

Denkliği olmayan bir üniversiteden, düşük puanla daha yüksek puanlı bir üniversiteye geçiş, yatay geçiş için ilk açıklanan sayının üstünde ikinci bir ilanla daha fazla öğrencinin geçiş yapmasına imkan sağlayan değişikliği dikkate alan YÖK diplomayı iptal etti. Ancak konuya son noktayı koyacak yargı süreci devam ediyor.

Pazartesi günü yapılan “sahte diploma” duruşmasında İmamoğlu’nun hakim ile girdiği diyalog, suçlandığı “yolsuzluk” davasının çok büyük skandallara ve provokasyonlara gebe olduğunu gösteriyor.

Hakimin sorularına cevap vermek yerine, “19 yaşındaki bir insanın sahteciliği olmaz. Sizce olur mu hakim bey?” diye soran İmamoğlu, hakimden; “Burada sorgulanan ben değilim, sizsiniz.” cevabını alınca; “Gerekirse sorgulanırsınız hakim bey.” diyerek hakimi açıkça tehdit etti.

İmamoğlu’nun “sahte diploma” duruşmasındaki tavırlarını görünce 560 milyar lira olduğu iddia edilen “rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık ve irtikap” davasında yaşanacakları hayal bile edemiyorum.

Türk siyaseti, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, İstanbul Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü İmamoğlu’nun 560 milyarın hesabının sorulacağa davaya iyi hazırlansın!

“Sahte diploma” davasında gördüğümüz kadarıyla İmamoğlu, masum olduğunu, hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu ispatlamak yerine yargı mensuplarını tehdit ve provoke eden bir yol ve strateji belirlemiş durumda. Elinde hakkındaki iddia ve delilleri çürütecek delil ve belge olmadığı için böyle bir yola başvuruyor olabilir ancak bu yolun sonu İmamoğlu için berata çıkmaz.

Milletin beklentisi kendisi ve avukatlarının belge ve delilleriyle suçsuzluğunu ispatlaması. Acemi politikacılar gibi mahkemede seçim konuşması yapması değil.

Özgür Özel; “Dava açıldığında İmamoğlu hakkındaki iddialara tek tek cevap verecek.” demişti ama ortada cevap verecek bir İmamoğlu görünmüyor.

“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” diye bir atasözümüz var. İmamoğlu, bu sözden ilham alarak “hem suçlu hem güçlü” tavırlarıyla hakkındaki iddialardan berat edeceğini, hakim ve savcıları sindireceğini, Türk yargısını baskı altına alacağını, Türk adaletini kişiye özel eğip bükeceğini düşünüyorsa çok uzun süre Silivri’de kalır.

Bu taktiğin sonu İmamoğlu için hiç de hayra alamet gözükmüyor. Bu bir taktik mi, çaresizlik mi, elde suçlamaları çürütecek delil ve belgelerin olmaması mı onu da dava sürecinde öğreneceğiz.

Bu süreç sadece İmamoğlu için değil, CHP, Türk siyaseti ve Türk adaleti için de kolay bir imtihan olmayacak. “Her şey çok güzel olacak.” sloganını dilinden düşürmeyen İmamoğlu için yargının vereceği kararın 16 milyon İstanbullu ve 85 milyon Türk vatandaşı için “çok güzel” olacağını düşünüyorum.

Türkiye, bağımsız Türk adaleti eliyle çok büyük bir beladan kurtulacak!