Geçen yıl yine bu köşede “Ayasofya elbette, hem de yakın gelecekte bir gün “Hıristiyan ya da Yahudiler’e karşı değil”; hatta onlara da eziyet eden Haçlı-Siyonist teröre galebe çaldığımızın görkemli bir ilanı olarak yeniden mümin dualara, secdelere açılacaktır” demiştik. Allah bu görkemli ilanı Cumhurbaşkanımız Erdoğan‘a nasip etti.

Bazı solcular, liberaller ve kafası karışık kimi İslamcıların homurdanmaları dışında ülkede bir bayram havası var. Tek parti oligarşisinin yıkılmasından bu yana kurulan hiçbir iktidarın yapmaya cesaret edemediğini, milletiyle birlikte tüm darbeleri ezerek gelen Erdoğan’ın yapmasından daha tabii ne olabilir?

TOPRAĞIN SAHİBİ KİM?

Karara itiraz edenler, Ayasofya’da Hıristiyanların da hakları olduğunu söyleyerek, “kılıç hakkı ve Fatih’in vakıf mülkü ifadeleri arkaik bir düşüncenin mahsulüdür” diyorlar.

Onlara sormak lazım: Camilerimize karşı hoyratça davranan, binlercesini satan hatta yıkan CHP idaresi, neden camiye çevirdiğimiz tek bir kiliseyi dahi yeniden kilise yapmadı? İslam’a hürmetlerinden mi? Çünkü onlar da biliyorlardı ki, bu camiler yeniden Bizans kilisesi yapılırsa, İstanbul’da hatta Anadolu’daki “varlığımız” sorgulanmaya başlayacaktı.

Onlara sormak lazım: Rumlar ve Ermeniler, “hangi hakla topraklarımızı alıp, üstüne devlet kurdunuz” dediklerinde ne cevap verecekler? “Olan oldu, yaşananlar tarihte kaldı. Bunlar ilkel düşünceler” mi diyecekler?

Fakat onlar böyle düşünmüyorlar ve hiçbir zaman düşünmediler.

Nitekim, Yunan Ordusu İzmir’i işgal edip Anadolu’ya yöneldiğinde, Türk’ün toprağını işgal ettiğini düşünmüyordu. Büyük Hellen‘e yeniden kavuştuğunu söylüyordu.

Ermeniler, Erzurum, Van, Erzincan ve Bitlis’te katliama giriştiklerinde, kendilerini işgalci değil, kaybettikleri Büyük Ermenistan’ın varisleri olarak görüyorlardı.

PEYGAMBERİMİZİN MEKTUPLARI İŞARET TAŞLARIMIZDIR

Türk Sultanı Alpaslan Malazgirt’te Bizans Ordusu’nu bozguna uğratmasaydı Anadolu bize vatan olur muydu? Ya Fatih Doğu Roma’yı tarihten silmeseydi, İstanbul bizim payitahtımız olur muydu? Bırakın Ayasofya’daki egemenlik hakkımızı, Türkiye’de yaşayabiliyorsak, bunu atalarımızın fetihlerine borçluyuz.

Çünkü vatan kan dökerek kurulur ve can vererek korunur. Tıpkı bir asır önce Sakarya’da yaptığımız gibi.

Ayasofya’da Hıristiyanların da hakları olduğunu iddia edenler, aslında bu topraklardaki “meşruiyetlerini” sorguluyorlar, farkında değiller. Öyle görünüyor ki, bir gün Yunan yaşadığı bu toprakta hakkı olduğunu söylese, seve seve geri verecekler.

Bir toprak üzerinde kimin hakkı olduğu sorusunu bir Müslüman’ın doğru cevaplayabilmesi, Peygamberinin (sav) Medine’de kurduğu küçük devletinin 700 km ötedeki Tebük’te “Bizans Ordusu’na neden kafa tuttuğunu” idrak etmesiyle mümkündür.

Daha iyi anlayabilmek için Efendimiz’in (sav) o dönemin Rusya ve ABD’si hükmünde olan Bizans ve İran hükümdarlarına gönderdiği mektupları yeniden okuması gerekir. Eğer O’nun mesajının çağlar üstü olduğunu düşünmüyorsa, zaten söyleyecek söz tükenmiş demektir.