Kültür-sanat dünyamızın güzide emekçileri, bizleri dünya çapında başarılarıyla gururlandırmış, hayatları boyunca “kendilerini gündelik politika malzemesi yapmayarak” tüm toplumun gönlüne taht kuran sanatçılarımız bir bildiriyle devletin baskısından  “korkmuyoruz” demek zorunda kalmışlar.

Özgür bir toplum ve büyük bir devlet için ne ayıp şey, sanatçılarıyla karşı karşıya gelmek, değil mi?

O her biri ayrı meziyet sahibi üstadları merak mı ettiniz? Dede Efendiler, Itriler, Münir Nurettinler, İbrahim Çallılar, Feyhaman Duranlar, Bedri Rahmiler, Lemi Atlılar değil elbette..

KİM SANATÇI? HANGİ SANAT?

Kimler mi?

En büyük mahareti bel altı espriler ve bol küfürlü parodiler olan Müjdat Gezen; Gezi terörünün baş aktörlerinden Levent Üzümcü; PKK ne zaman dara düşse kurtarmak için kapı kapı dolaşan Füsun Demirel; CHP‘den İstanbul adayı olmuş Zülfü Livaneli; 80’lerin bol vücut sergilemeli ucuz filmlerinin sönük yıldızı Müjde Ar… Liste böyle birkaç isimle devam ediyor.

Onlara göre Türkiye’de sanatçı devletin desteğinden mahrum, ülkemiz ise uygar dünya karşısında son derece gerici bir yerde duruyormuş.

Kendi milletinin değerlerinden ve kendi devletinin tarihinden bu kadar nefret eden bir grubun “sanatçı” diye kabul edilme talihsizliğini görmek bizim neslimize nasip oldu yazık ki.

TACİZİ AKLA, İKİYÜZLÜ VE BÖLÜCÜ OL: SANATÇI DESİNLER

Bence korksunlar. Kadın hakları diye seslerini yükseltip; İsmail Küçükkaya‘ın eşini dövmesine, biricik Ozan Güven‘lerinin bir kadının yüzünü dağıtmasına, sırf HDP‘li diye bir vekilin evli bir kadına “tecavüz” etmesine ses çıkarmadıkları için korksunlar. Çünkü “makarnacı” diye aşağıladıkları bu millet kendilerinin bu ikiyüzlülüklerini çok iyi görüyor.

“Sanatın kıblesidir, yıktırmayacağız” diyerek haftalarca bağırdıktan sonra Gezi teröründe ne kadar terörist başı varsa posterini üzerine astıkları harabe ve metruk Atatürk Kültür Merkezi‘nin, Türkiye’nin en prestijli sanat binası haline bu iktidar tarafından getirildiğini saklayamayacakları için korkmalılar.

Pandemi döneminde çalışamayan 5 bin müzik emekçisini desteklemek için Cumhurbaşkanlığı tarafından organize edilen konserlere “yandaşlara kemik” diyerek çamur attıkları için korkmalılar. Devlet desteğinin yokluğundan şikâyet edip, konserlerde görev aldıkları için neyzeninden tamburisine, kemancısından piyanistine kadar emekçilere hakaret ettiler. Asıl, Coşkun Sabah, Muazzez Ersoy, Selami Şahin, Zekai Tunca, Zerrin Özer ve Özdemir Erdoğan gibi konser veren sanatçıların yüzüne nasıl bakacaklarından korkmalılar.

“Takunyalıların kültür ve bilimi yok ettiğini” iddia ettikleri dönemde dünyanın en büyük kütüphanelerinden birisinin anıt gibi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi‘nde yükseldiğini gizleyemedikleri için korkmalılar.

Siz âlemi kör, milleti sağır mı sandınız?