Amerikalı ressam George Catlin, istilâcıların kötü alışkanlıklarının henüz kirletmediği Siu vadilerine ulaştığında gördükleri onu hayran bırakır.
Onu, zorda kalmadıkça avlanmak için bile silahına sarılmayan Siu’larda hapishane olmayışı değildir şaşkın kılan sadece. Kurumlar olmadan da pekâlâ namuslu ve huzur içinde yaşanabilir bir dünya kurmuş olmalarıdır.
George Catlin’i Kızılderililerde ‘zindan’ ve kurumsal devlet kültürünün olmayışına şaşkınlığı değil yazımın amacı.
Kızılderililerin, beyaz adamın etkisiyle dejenere olmadan, mütevazı ve bir o kadar etkileyici kültürlerini bütün ihtişamıyla resmetmek üzere harekete geçiren vicdanı.
Catlin, Kızılderililer arasında yaşar, Reis Beyaz Bulut’un, Reis Şişman Kıçlı Buffalo’nun, Küçük Ayı’nın ve birçoğunun portrelerini yapar, av ritüellerini, gölge danslarını, bütün detaylarıyla telaşla resmeder.
Catlin’i telaşa düşüren, bir halkın kendine münhasır özelliklerinin yitip gideceğini bilmesi ve bu durum karşısındaki teessürüdür.
Zayıf bünyesine rağmen vazgeçmez. Karısının ölümüyle çocuklarını baba evine gönderir ve ihtiyarlayıncaya kadar bu çabasını sürdürür.
Catlin, çabalarının maddi karşılığını göremez ve beş parasız bir ihtiyar olarak ölür. Ancak, Kızılderililer hakkında detaylı bilgiler veren muhteşem bir zenginliği insanlığa miras bırakır.
Catlin’in, çağdaşı Avrupalı oryantalist ressamların da Osmanlı topraklarına gelerek resimler yaptığını biliyoruz. Bu ressamlar Catlin gibi, kendi türünden insanların bu topraklara yapacaklarından haberdar olarak mı resmettiler? Bunun cevabı yok.
Avrupalı oryantalist ressamların yaptığı, yüzlerce gravür, portre ve peyzajlar da bize ışık tutan belgelerdir.
Catlin’in New York’ta, bir elinde şemsiye, diğerinde yelpazesi, beyaz adam gibi giyinmekle kalmayıp, beyaz adamın “Yankee Doddle” şarkısını ıslıklayan Kızılderili bir reisin oğlu Wi-Ju-Jun’la karşılaştığında kapıldığı teessürü, oryantalistlerin, bizim setre pantolonlu züppelerimiz için hissettiğini zannetmiyorum.
Catlin’in hikayesinin hatırlattıkları derin bir sızı saldı içime.
Catlin’i teessür içinde bırakan Kızılderili yerlilerinin hikayesi 185-190 sene öncesinden.
Benim hikayem fazla değil, 40 sene öncesinden.
Köyden şehre göçün başladığı yıllarda, şehrin büyüsüne kapılıp göç eden çocuklarının ardından, şehre mecburen gelmiş, üç etekli, cepkenli, 23 Nisan merasimlerine katılmış zannı veren, hakikatte binlerce yılın geleneksel kıyafetleri içinde, dizlerine kadar yükselen kök boyalı yün örgü çoraplarının üzerine geçirdikleri yemenilerle intibak edemedikleri Arnavut kaldırımlarında, beyazların bölgesine inmiş Kızılderililer gibi gezinen bizim yerlilerimizin hikayeleri.
Catlin’in resmine konu ettiği yerlilerle, ülkemin yerlileri arasındaki fark,
Benim yerlilerimin kültürünü dejenere edenlerin, uzak kıtalardan gelmiş istilacı sömürgeciler değil, dinine, namusuna, özgürlüğüne, vatanına saldıran düşmanın giyimini, kültürünü, ahlâk ve anlayışını, istilâcılardan noksanı olmayan zulümlerle yapanların da yerli olması
Ne trajedi değil mi?