Dünyanın her yerinde bu sorunun cevabı değişir. Mecralar çeşitlendikçe izlenme oranları ve elbette miktarı da değişiyor.

Mesela televizyona kadar sinema filmi sadece sinemada izlenirdi. Televizyon çıktıktan sonra -az da olsa- sinema filmlerinin izlenmesi için yeni bir alternatif doğdu. Sonra internet girdi hayatımıza. Yepyeni bir mecra oldu. Filmler artık -legal ya da illegal- ortamlarda ulaşıma açıldı.

İnternet, artık her manada yepyeni bir dünya. Ancak internet de kendi içinde yeni mecralara yelken açıyor. Artık içerik üretimi yolunu da deneyen bu mecralar sinem için alternatif olabilir mi? Mümkün. Ancak bu, sinemanın biteceği manasına gelmiyor. Gelmez.

Neyse, konu doğrudan bu değil.

Esas meseleye dönelim…

İnternetteki yeni mecralar ile (Netflix başta) bir filmin izlenme sayısı çok fazla artıyor.

Sadece legal mecralar üzerinden yürüyünce artık bir filmin yüz milyonlarca kişiye ulaşması mümkün.

Netflix en net örnek. Dünya üzerinde 150 milyon abonesi var. Her aboneliğin 4 kişiye kadar kullanım hakkı var. Ayrıca her kullanıcının 2 kişi tarafından kullanıldığını da varsayabiliriz. Yani bir Netflix içeriği sadece birkaç hafta içinde 500 milyondan fazla kişiye ulaşabilir. Ki, bu da en alt limit. Abone ve kullanıcı çarpanlarını düşününce milyarı bulabilecek bir manzara ortaya çıkıyor.

Bugüne kadar belki hiçbir film bunu sağlayamadı. Sinema tarihinin en önemli filmlerinin onlarca yıldır sürekli izlenmesi gibi durumlar bile bu sayıya ulaşamayabilir.

Sinema salonlarındaki durum nedir?

Hollywood ve Bollywood yapımları hariç gişelerde büyük başarılar kazanan ülke filmleri sayısı az.

1 Hollywood filmi ABD’deki toplam 40 bin salonda gösterim imkanı buluyor. Ülkemizde bu sayı 4 binin altında. Avrupa ülkelerinde ve Hindistan, Rusya, Çin gibi nüfusu yüksek olan yerlerde sayı değişiyor.

Ülkelerde üretilen film sayıları da izlenmede etkili elbet.

Misal, ülkemizde 2018’de 180 film çekildi. Toplam satılan bilet sayısı 80 milyon civarı. Film başına 444 bin bilet sayılması anlamına geliyor bu. ABD’de 1 yolda bin civarı film çekiliyor. Gişe verileri bilet sayısı değil hasılatla ifade ediliyor. 2018 yılında ABD’de satılan biletlerden elde edilen gelir 12 milyar dolar civarı… Yani 72 milyar TL… Dile kolay…

Ülkemizdeki yıllık hasılat ise 850 milyon TL civarında… Neredeyse yüzde 1…

Bir ABD filmimin dünya üzerinde birkaç haftada milyonlarca kişiye ulaşması mümkün. Zira dünya sinema dağıtım ağını da Hollywood elde tutuyor. Gişe için hazırlanmış bir Türk filmini ise ülkemiz dışında birkaç bin kişi dışında izleyen az olur.

Elbette çok öne çıkan filmler hariç…

Diğer taraftan…

Filmlerin izlenmesi, izleyiciye ulaşması noktasında gözden kaçan bir alan daha var: Festivaller…

Evet, festival izleyicisi denince milyonlarca kişiden bahsedemiyoruz. On binlerle ifade edilir. Ancak bu on bin kişi kamuoyu oluşturma gücüne sahip kişiler…

Ayrıca bir festival filminin vizyon tarihi de yoktur. Festivallerce dolaşabilir. Ayrıca yine aynı kitlelerce yıllarca izlenir ve izletilir.

Filmlerin izlenmesi noktasındaki genel manzara böyle…

Artık filmlerin izlenebilmesi için yeni mecraları kullanmak her açıdan avantajlı…

Netflix gibi organizasyonların önemi de bir kez daha ortaya çıkıyor. 1 filmi 1 milyar kişinin izlemesi mümkün.

Düşünebiliyor musunuz?