Cem Yılmaz’ın Karakomik filmlerinin ikincisini yeni izleyebildim. Malumunuz, “2 film birden” çerçevesinde iki orta metraj filmden oluşan filmler yaptı kendisi. Önce “2 Arada” ve “Kaçamak”tan oluşan ilk Karakomik Filmler’i gösterime soktu. Gişede umduğunu bulamadı. Çok eleştirildi. Sonrasında “Deli” ve “Emanet”ten oluşan ikinci Karakomik Filmler vizyona girdi. Aynı şekilde gişede karşılık bulamadı. Yine çok eleştirildi.

İlkini basın gösteriminde izleyip yazmıştım. Beğenmemiştim. Sebepleri de yazıda mevcut. Bu sayfalardan ulaşabilirsiniz.

Karakomik Filmler 2’yi ise geçtiğimiz günlerde dijital platforma izleyebildim.

Açıkçası ilkine göre çok iyi idi. Emanet bölümü Cem Yılmaz’ın kendi vasatını aşamamış. Fekat Deli bölümü ile ilgili konuşmak gerek.

Türkiye’nin yakın tarihinin (ve kuvvetle muhtemel bütün tarihinin) en meşhur ve ilgi gören sahne göstericisi Cem Yılmaz… Hala da öyledir. Televizyona yanaşmaması, program yapmaması kendisini hep ayrıcalıklı kıldı. Fazla eskimedi. Yüzünü korudu yani. Sonra sinemaya da girdi. Kendi dönemindeki komedyenlerin bazılarının yaptığı gibi yaptı. Çoğu beceremedi. Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz sinemada istikamet sağlayabildi.

Cem Yılmaz’ı ülkemizdeki sinemacılardan (sinemacı derken yönetmeni kastediyoruz) ayıran çok özelliği var. En başta, bütün sinemacılardan daha meşhur ve hazır izleyici kitlesi var. Yaptığı filmlerin çoğunda da bu avantajı kullandı.

“Cem Yılmaz’ın filminde rol almak” gibi bir ayrıcalık da söz konusu olduğundan, her filmi yıldızlar geçidi idi. Cem Yılmaz, filmlerinde bunu da başarılı şekilde kullandı.

İlk yönetmenlik denemesi olan Hokkabaz, 1 milyon 700 bin izleyici sayısını geçerek o dönem (2006) ciddi bir başarıya imza attı. Esasında Hokkabaz, Yılmaz’ın sonraki filmlerinin çoğundaki dokudan ve hikaye yaklaşımından farklıydı. Ama o dönem için Cem Yılmaz ve oyuncu kadrosu sayesinde çok izlendi. Bugün Hokkabaz vizyona girse en fazla Karakomik Filmler kadar izlenir. Bu, filmin kötü olduğu anlamına mı geliyor? Aksine, en iyi Cem Yılmaz filmi Hokkabaz’dır.

Gişe-film-sanat eksenindeki derin paradoks ve bitmeyen tartışma karşımızda yine. Ama bu konuya girmeyeceğim.

Karakomik Filmler 2’nin Deli kısmı, Cem Yılmaz’ın Hokkabaz’ı tadına en yakın filmi/film bölümü olmuş. Kesinlikle başarılı. Hikayesi ve senaryo kurgusu açısından diğer Cem Yılmaz filmlerinden ayrılıyor. Duygusu çok net şekilde izleyiciye geçiyor. Filmin tek eksiği, yöntemi!

Gönül isterdi ki, Karakomik Filmler 2’nin Deli bölümü bir uzun metraj olsun. Yönetmen de yöntem üzerine düşünüp diğer filmlerindeki alışkanlıklarından uzak dursun. Hokkabaz kadar ve hatta daha fazla duygu ve doku üzerine çalışılsa “arasını yapmak” dediğimiz şey hayat bulabilirdi.

Nedir bu “arasını yapmak”?

Yine sinema tarihinin en derin ve aşılamayan yarıklarından biri… “Gişe filmi” yapıp sadece eğlendirmek ile “sanat filmi” yapıp gişeyi önemsememek “arası”…

Her iki yöntemin de dışarıda bıraktığı bir şeyler var. Bu yüzden “arasını yapmak” o kadar zor ki…

Bunu başarabilmiş tek mecra belki de Hollywood (çok uzun bir mevzu olduğundan ayrıntılandırmayacağım ama ‘Bir kısım Hollywood’ bunu yapabiliyor). Ülke sinemalarında başarabilen pek yok. Tek tük örnekler…

Cem Yılmaz’ın Deli’si eğlendirmek ile nitelikli sinema yapmak arasında kalmış. Zaten istediği de bu. Fekat “arasını yapmak” ile “arada kalmak” arasında fark var.

Hikâye yaklaşımını ve senaryosunu biçime de uyarlayabilirse Deli tarzı filmleri ‘arasını yapmak’ maksadına ulaşabilir.

Gönül ister ki Cem Yılmaz, sinemaya bakışı ve karakter-hikaye potansiyelini filmin yöntemine de yansıtıp sinemamızda var olsun. Politik meseleleri diline yansıtmaktan uzak ve “arasını yapmak” noktasında önemli bir alan açabilir.