Kaburgaları kırık bir kazazede düşünün… Kemiklerden biri göğüs kafesinde içe doğru gömülmüş kalbine batmak üzere… Bu hastanın durumu bir doktora göre şifaya vesile olma nimetidir; düşman içinse öldürücü darbeyi vurma fırsatı. Böyle vakalarda büyüklerin “gafiller” dediği ara profiller vardır. “Ben demiştim böyle olacağını, emniyet kemeri tak demiştim, hız yapma demiştim” diye vakanın başına üşüşüp kehanet kusarlar.

“Bu dünyanın en büyük kötülük organizatörü nedir” diye sorulsaydı benim cevabım “Dertler” olurdu. Çünkü dertler bütün istismarcılara alan açar, dertler kâhinlere dağıtılan hediyelerdir, dertler sadrında ukdelerin baskısıyla dolaşan nefessiz gafillerin koşarak içine girdiği kafeslerdir ve dertler kötülüğü organize ederler.

Organize kötülükler kurumsal hiyerarşiyle yönetilmezler. Kötülerin organize olması için bir lidere, bir idari kadroya, bir beyin takımına ve herkesin uyması gereken kurallara ihtiyacı yoktur. Ortada bir dert vardır ve derdi fırsat bilen istismarcılar kafesler kurarlar ve onlarından peşinden giden gafiller de kafeslere girince kötülük organize olmuştur. Hepsi müstakildir ve hepsinin çok etkileyici açıklamaları vardır. PKK’nın 40 yıla yakın sürdürdüğü organize kötülük öyledir mesela. Yahut tam da bugünlerde organize etmek istedikleri kaos ortamı da bu prensipler üzerine yürür.

İyi insanlar sıkıntılı bir olay olduğunda necasetin başına toplanmazlar. İyi insanlar necasetin başında kehanet kusmazlar. İyi insanlar, necaseti temizlemek için çare arar; yayılmasın, dağılmasın, sirayet etmesin diye mücadele ederler. Hele ki başka zeminlere sıçrayıp büyüme ihtimali varsa önünde set olurlar. Çünkü şüphesiz biliriz ki şeytan fenalığın başına gelir ve herkesin kulağına “Fırsat bu fırsat vur vur, sen de çak” diye fısıldar. İşte bunun adı kötülüğün organize olmasıdır. Şeytan umut eder ki kalabalıkta birilerinin ukdeleri olsun, ukdesinin baskısıyla insanlar birbirine düşsün.

Batı’da bir dert vardı; faşistler hızla yükseliyordu. Mesela ben bu derdin karşısında “Allah’ım inşallah Trump kazansın” demiştim içimden. Amerika’nın kendi eliyle sonunun gelmesi benim için bulunmaz nimetti. Trump kazanır ve Amerika kapılarını dünyaya kapatır. İngiltere AB’den çıkar. Fransa seçimlerin de Le Pen kazanır. Yabancı düşmanlığı dayanılmaz noktaya gelir ve kriz derinleşir. Temel çelişki baş çelişki olur. “Biz faşist değiliz” diye yalan söyleyen Fransızlar bir faşisti seçip önce kendilerini sonra bütün Avrupa’yı kahrı perişan edecekler ne güzel olur değil mi? Tam da bu yüzden o dert büyüsün diye elimden geleni yapmıştım. Çünkü ben WASP’ın, engizisyonun, Siyonizm’in, emperyalizmin şeytan diye tarif ettiği biriyim.

Dert insana nimet, iblise fırsattır. Şeytan çiçekten, bebeklerden, huzurdan vesvese veriri mi hiç, verebilir mi? Şeytan dertten yakalar adamı. Kalpler dertle kararır, gözler dertle perdelenip diller dertle keskinleşir. Şuurlu insanlar için dert, başkasının derdiyle dertlenme büyüklüğüdür. İnsan olan için nimettir, hem evini hem de ahiretini bereketlendirecek bir nimet, gafiller içinse fırsat…