O küçük bedenini siper ettiğin vatanının Meclis’inde, seni hunharca katledenlerin yoldaşlarının vekilliği düşürülmüş, duydun mu? Ya 15’indeki bu koca yürekli çocuğu korurken tam 41 yerinden vurulan Jandarma Astsubay Ferhat Gedik, sen duydun mu?

Tasmalı kölesi olduğu düşmanın Bağdat’ın minarelerinde açtığı koca delikleri, aynı nefretle senin vücudunda açan o PKK’lı alçağın cenazesinde gözyaşı döken HDP’li Musa Farisoğlulları artık milletvekili değil. Meclis kürsüsünden millete savaş açan Leyla Güven; silah arkadaşlarını derdest eden FETÖ’cülerin yoldaşı Enis Berberoğlu artık vekil değil sevgili şehit. Müjde diye vermek isterdim. Oysa senin ödediğin bedelin yanında bu nedir ki?

MECLİS’TE TEPİNENLER KİMİN YOLDAŞI?

Size kıyanları kahraman ilan edenler, milletin meclisinde gözlerimizin içine baka baka dolaşıp, meydan okuduklarında yıkılmıştık biz. İstiklal Savaşımızı veren Meclis’te toprağımızı bölmek için savaşan düşmana mermi taşıyanlar, “siyaset” adı altında faaliyet yürütebildilerse, bu utanç bizim. Size, “döktüğünüz tertemiz kanın üzerinde tepinenler, artık gururla dolaşamayacak” demek isterdim. Oysa, terörün yoldaşlarına Meclis’in sıraları üzerinde tepinerek selam durdular, Atatürk maskesi ardına kirli tarihlerini, çirkin emellerini gizlemeye çalışanlar.

Yalnız onlar mı? Yıllarca Ak Parti’de siyaset yapan Cuma İçten, Davutoğlu’nun kulübünden açıklama yapmış: O’na göre iktidar, sivil siyasetin önünü kapatıp, yargı darbesi yapmış.

Boşuna uğraşma efendi. Biz senin bu süslü kelimeler ardına gizlediğin sözlerini, Ak Partili siyasetçiler teker teker infaz edilirken duymak isterdik. Oysa sen, Meclis kürsüsünden “PKK’lılar da benim çocuğum” dediğinde, meğer döşemeye başlamışsın bu yolu. Unutmadık.

SİVİL SİYASETİ KİM ENGELLİYOR?

Sivil siyaset diye söze başlayanların, bundan “terör örgütünün siyaset içerisinde temsilcilerinin olması”nı kast ettiklerini söylemeye gerek yok. Aksi olsaydı, PKK’nın katlettiği Ak Partili siyasetçiler için tek kelime laf ederlerdi.

Erzurum Karayazı’da Savcı Küçük; Van Edremit’de Abdulcelil Tuci,  Van Özalp’da Aydın Ahi, Aydın Muştu;  Erciş’de Mehmet Şerif Doğu;  Diyarbakır Dicle’de Deryan Aktert; Şemdinli’de Ahmet Budak PKK tarafından infaz edildiğinde neredelerdi? Pek çoğu ailelerinin gözleri önünde infaz edilen bu insanların tek suçu Ak Parti’de siyaset yapmak istemeleri miydi?

Kimisi AK Parti’nin ilçe başkanı, kimisi milletvekili adayı, kimisi belediye başkan adayı olan bu insanların bir ortak özelliği daha vardı: Hepsi Kürt’tü.

Kürtleri bölücülerin karşısında, milletinin yanında siyaset yapmaktan silah zoruyla alıkoyan bu anlayışa tek laf etmeyenler, siyasi katılım ve özgürlüklerden nasıl bahsedebilirler?

Hele her durumda zeytinyağı gibi üste çıkan bir grup var ki, onlara ne deseniz boş.

PKK’yla mücadelede bunca bedel ödenirken, hala “ama Habur, Oslo, çözüm süreci” falan deyip, Kandil’in kuyruğundan ayrılmayan sözüm ona milliyetçiler, Meclis kapaklarının tozunu iyi alın. Yoldaşlarınızın bir daha ki vuruşunda, ses daha iyi çıksın.