Biz ne güzel bir millettik.

Tüm insanlar elimizden, dilimizden, belimizden emindi.

Kimsenin malında, mülkünde, namusunda gözümüz olmazdı.

Herkesin inancına, yaşam tarzına, fikirlerine saygı gösterir ve bunlar için kimseyi yargılamaz, rencide etmez ve dışlamazdık.

Hoşgörü deryasıydık; intikam peşinde koşmaz, hatası olanları affeder, doğru yola sevk etmeye çalışırdık.

Özgürlüğü sadece kendimiz için istemez, herkes için hürriyet talep ederdik.

Bu topraklarda insanlık, her şeyden önce gelirdi; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Zaza, Ermeni, Rum, hatta Yahudi birbiriyle hiç sorun yaşamadan mutluluk, huzur ve güven içinde hayatını sürdürürdü.

Derdi olanın derdini paylaşarak azaltır, sevinci olanın sevincini paylaşarak çoğaltırdık.

Namaz kılmasak da namaz kılana, oruç tutmasak da oruç tutana, camiye gitmesek de camiye gidene, cemevine gitmesek de cemevine gidene, kiliseye gitmesek de kiliseye gidene saygıda kusur etmezdik.

Gayrimüslim olsak da Ramazan’da sokaklarda, caddelerde yemek yemeyecek, çocuklarımızı elinde yiyecekle sokağa yollamayacak kadar inanca, insana saygılıydık.

Kimseye benzemeye çalışmazdık ama kimseyi zorla kendimize benzetmeye de çalışmazdık.

Kutsallarımız vardı, kimse dokunamazdı ve kimsenin kutsalına da dokunmazdık.

Büyüğe, küçüğe, ölüye, diriye, anaya, bacıya, akrabaya, misafire kısacası insana değer verirdik; yaratılanı severdik Yaradan’dan ötürü…

Ne oldu bize?“Fe eyne tezhebun?” Bu gidiş nereye?

Bilen var mı ya da izah edebilecek bir kişi?

İnsanlığımızı, İslamlığımızı yitiriyoruz!..

Artık kimse bizim elimizden, dilimizden, belimizden emin değil!..

Haram ve helal birbirine karışmış durumda, dikkat eden kalmamış.

İnsanların yaşam tarzına, inancına, değerlerine saldırmakta beis görmüyoruz!..

Herkesi tek tipleştirme, aynileştirme, kendimize benzetme gayreti almış başını gidiyor.

Derdi olanın derdini artırmak, sevinci olanın sevincini kursağında bırakmak, serveti olanın servetini yağmalamak, muhtaç olanı ölüme mahkûm etmek için uğraşıyoruz âdeta!..

Kutsallarımız hayatımızdan çekiliyor bir bir, değerlerimizi değersizleştiriyoruz her geçen gün; inandığımız gibi yaşa/ya/mıyoruz, ne göründüğümüz gibi olabiliyoruz, ne olduğumuz gibi görünebiliyoruz. “Mış gibi” yaşayıp gidiyoruz!..

Sevmekten, sevilmekten korkuyoruz; nefret tohumları ekiyoruz kalplere, gönüllere!..

Son cenaze olayı ürküttü beni, korktum geldiğimiz noktadan.

Ölüye, anaya hürmet göstermeyecek kadar insanlıktan, İslamlıktan çıkmış olamayız biz.

Bunun, bu topraklarda yetişen ortalama insanımız tarafından yapılabilecek bir davranış olduğuna hiç ihtimal vermiyorum. Hiçbir insanımız, bu kadar vicdansız olamaz. Bu, planlı ve programlı bir provokasyondur… Kokusu yakında çıkar… Aklıselimle düşünüp hareket etmeliyiz hepimiz…Peygamber efendimiz (sav), cenaze geçerken ayağa kalktı. “Ya Resulallah, Yahudi cenazesidir o!..” dediler. Efendimiz “İNSANDIR…” dedi!..

(Müslim, Cenaiz, 78,Hadis No: 1596)

Biz kimi örnek alıyoruz? Bir Peygamberimize (sav) bakın, bir de bize…

“Fe eyne tezhebun?” Bu gidiş nereye?