Türkiye İslami hareketi genel anlamda Filistin’in iki ana kısma ayrıldığına; Fetih’in laik (dinsiz) kesimi, Hamas’ın ise İslami kesimi temsil ettiğine inanmaktadır. Oysa bu kanaat yanlıştır. Zira Fetih farklı kesimleri bünyesinde barındıran bir harekettir ve İslam karşıtı da değildir.

Malum olduğu üzere Yasir Arafat ve Fetih hareketinin diğer birçok kurucusu İhvan-ı Müslimin hareketinin üyesiydiler. Ancak onlar, dinî sloganları bayraklaştıran silahlı hareketler kurmanın Araplar arasında iç çatışmaya yol açacağını erkenden fark ettiler. Aynen Endülüs’te, yakın zamanda Afganistan ve Suriye’de olduğu gibi. Nitekim bu anlayış sebebiyle Müslümanlar arasında günümüze kadar süren çok sayıda iç çatışma yaşadık. Ama hâlâ temel öncelikleri kavrayabilmiş değiliz.

Fetih hareketi 1963’te kuruldu, 1965 yılı başlarında kendini göstermeye başladı. 1993’te Oslo’da askeri operasyonları durdurup uzlaşmaya varma kararı aldı. İkinci İntifada sürecinde mecbur kaldığından nefsi müdafaa kabilinden yeniden silaha sarılmak durumunda kaldı. Oslo’dan önce Fetih irili ufaklı yüzlerce çatışmaya girdi. Şehitler, yaralılar, kayıplar ve yerinden yurdundan edilenlerle birlikte yüzbinlerce kurban verdi. Bunların çoğu da Araplar eliyle gerçekleştirildi! Özellikle İsrail ile sözleşen Hafız Eset ve yandaşları uzun yıllar boyunca Yasir Arafat’la savaştı. Filistinliler Eset’e karşı 4 büyük savaşa girdi. Bunların sonuncusu 1982’de gerçekleşti ve Filistinlilerin kuşatma altındaki Beyrut’u terk etmeleriyle sonuçlandı. Kuşatmanın sebebi de şuydu: Lübnan’daki Suriye ordusu İsrail ile ateşkes anlaşması imzaladı. Böylece İsrail’e geniş bir mıntıkayı sunmuş oldular, onlar da kuşatma başlattı. Bu olay Filistinlilere karşı yürütülen savaştan 4 gün önce gerçekleşti. 3 ay boyunca tek başlarına İsrail’e karşı direndiler. Suriye ordusu da savaşı uzaktan izlemekle yetindi.

Beyrut’taki bu son darbesinden önce de Eset Filistinlilere defalarca kıyım uyguladı. Özellikle Tel Zater Kampı’ndaki katliamda bütün kamp yerle bir edildi! 1982’ye gelene kadar Eset, Araf’a karşı defalarca savaştı. Bunun sebebi Filistin’de Arap birliğini sağlama gücünü görmesiydi. Oysa kendisi Filistinlilerin kanı üzerinden Arapların lideri olmak istiyordu. Beyrut’u terk ettiklerinde de Eset Filistinlilere asla merhamet etmedi. Aksine Suriye ordusu paralı askerler kiraladı, Kaddafi’den yardım istedi ve silah zoruyla Fetih hareketi içinde bölünmeye yol açtı. Bu hengâmede binlerce Filistinli öldürüldü, binlercesi de Suriye ve Lübnan’da tutuklandı! Nihayetinde lider Yasir Arafat, savaşçılarına karşı işlenen korkunç kıyımdan sonra Lübnan’ın kuzeyinden kovulmuş oldu.

Yasir Arafat Lübnan’dan 1983 yılında çıktı. Eset rejimi Filistinlilere karşı savaşlara yandaşlarıyla birlikte 1987 yılına kadar devam etti. Filistinlileri Oslo anlaşmasına mecbur eden işte bu süreçtir. Bu anlaşma sayesinde binlerce Filistinli Filistin’e dönme imkânı elde etti. Bu anlaşma mantıki bir zorunluluğun sonucuydu ve Arapların Filistinlilerin aleyhine yürüttüğü kıyımları durdurmayı amaçlıyordu.

Fetih, Filistin halkının farklı gruplarını bünyesinde toplayan bir hareket olarak doğmuştu. Kuruluşunda bu çeşitliliğiyle bugün Türkiye’deki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne benziyordu. İşte bu yüzden bütün Filistinliler Yasir Arafat’a saygı duymaktadır. Çünkü Filistinlilerin gözünde o Türkiye toplumunun gözündeki Adnan Menderes ya da Turgut Özal gibiydi…

Devam edecek…

Çeviri: Fethi Güngör

Filistin’in ihtiyacı acilen siyasi uzlaşmadır (2)