Bir kahvehanede, bir çay ocağında ya da bir dolmuş durağında veyahut da devlet kurumlarının bekleme salonlarında bekleyenleriniz, muhabbet edenleriniz çoktur. Hiç dikkat kesildiniz mi, oralardaki ihtiyar amcaların, teyzelerin muhabbetlerine? Ya da şöyle sorayım; hiç kulak misafiri oldunuz mu? Şahsen zamanımın çoğunu bu gibi yerlerde geçirdiğim için genellikle kulak misafiri olurum ara ara da muhabbete dahil olurum. Asıl hikâye buralarda ve onların anlattıklarında. Samimi ve çıkarsız, halis niyetlerle anlatırlar…

Buralardan beslenirim ben, Sait Faik hayranlığımdan mıdır bilinmez ama sokağın düşüncesinden yeni gelecekler ve hikâyeler çıkacağına inanırım. Geçtiğimiz günlerde yaşlı bir amcamızın; “Biz koyunduk evlat”; demesiyle sokağı buraya taşıyacağım ve günümüzle eşleştireceğim. Amca başladı anlatmaya: “Biz Milli Eğitimi’yle koyun, Diyanet İşleri’yle dinsiz edilmiş bir toplumda dünyaya geldik. Evde büyüklerinden, camide hocadan, okulda öğretmenden, askerde çavuştan dayak yiyerek kalıba sokulmuş; vatan millet duygularıyla Özel Harekât’a gidip orada savaştığı kişilerle aynı merkezden yönetildiğini öğrenmiş; biraz derin olunca televizyona çıkan bakan ve bürokratların önemli konularda ülke yönetiminde yüzde sıfır pay sahibi olduklarını görmüş; şu an yaşamış olduğumuz ilahı para olan uydurulmuş dinden Allah’ın indirdiği dine geçmeye çalışan bir garibanlarız. Ya siz gençler nesiniz?” diye sorunca kalakaldım öyle. Konuşma çok da uzun sürmeden işlerimiz bitmişti zaten. Bu mesele üzerine yazı kaleme almak farz olmuştu. Anlatılanlara baktığınızda ve 2014 yılı başlarında yaşadığımız olaylara bakınca gerçekten de siyasi, askeri ve kültürel yaşamımız yıllarca biz tarafından şekillenmemiş. Bilindiği üzere FETÖ olaylarının patlak vermesiyle birlikte 70’lerden bu yana farklı ellerce siyasetimiz, askeriyemiz, kültürümüz ve dinimiz şekillendirilmeye çalışılmış.

Günümüze baktığımızda ise o farklı eller herhangi bir örgüte ihtiyaç duymaksızın yetişen nesli şekillendirmeye ve yönetmeye devam etmektedir. Küreselleşen dünya düzeni ile birlikte evimizin içine kadar giren bu eller artık FETÖ’ye falana filana ihtiyaç duymadan nesli inşa ediyor. Öyle bir hal aldık ki; bazı şeyleri haddinden fazla karmaşık hale getirip basit olanın şifasından uzaklaştırarak hasta ettiler bizi. Hastalığımıza teşhis koyamamanın verdiği ızdırabı kelimeler tarife yanaşmıyor. Böylece azar azar kaybedenlerden oluyoruz, kaybımızın sürekli bir kazanç olduğu zannıyla. Amcamız biz geçmişte koyunduk derken acaba biz günümüzde neyiz?

Aslında hepimiz aynı ipte yürüyen cambazlar gibiyiz. Bazılarımız ipin gerginliğiyle rahat, bazılarımız titreşimiyle endişeli, bazılarımız sağlam olduğu hissiyle ümitli, bazılarımız ise kopacak zannıyla korkulu. Hepimizin aklı yürüdüğümüz ipte, hiçbirimiz farkında değiliz bizi yürüten iplerin…