“Kızım o kadar açık giyiniyor ki, yanında yürümeye utanıyorum. Onunla sokağa çıkmadığımda, ‘Sen benden utanıyorsun’ diye krize giriyor. “Evet utanıyorum diyorum. Biraz daha kapalı giyin, herkesi sana bakmasından çok utanıyorum diyorum, ‘Herkes böyle giyiniyor, ben giyinirsem ne olmuş’ diyor. Çok üzgünüm, nerede hata yaptık bilemiyorum. Kızıma nasıl engel olabilirim?”

İnsanı hareket ettiren saikler (kaynağı akıl olan güdüler) vardır, buna göre hareket ederler. Her insanda bir onay alma ve ona göre hareket ihtiyacı vardır. Çocuk bir şey yapar gözümüze bakar, “Aferin” dersek devam eder. Rabbimiz bize iyi hareketlerimiz için “Cennet var” diyor. Yani devam etmesini istediğimiz şeyler, takdir ve farkındalık suyu ile beslenmeli. Her insanda ortaya çıkınca, başkalarının gözlerini kamaştıracak kabiliyetler var fakat biz bunları küçük yaşta fark edip beslemediğimiz ve en küçük hatasını hoş görmek yerine çocuğu değersizleştirecek sözlerle kafasını karıştırdığımız için, ortaya çıkmaya fırsat bulamıyor. Çocukların yetenekleri ortaya çıkarsa, sanal mutluluk kaynağı aramazlar ve mutlu olurlar. Becerileri artarsa özgüvenleri de artar ve sosyal rüzgârlara karşı daha dirençli olurlar. Bunlar için basitçe yapılabilecekleri şöyle sıralayabiliriz.

Eli kaşık tutmaya başladığında, bırakalım döke saça kendisi yemeye çalışısın, bir yandan da kaşıkla biz verebiliriz.Bizden iş istediklerinde verelim ve mutlaka yaptıklarını takdir edelim.Kucağımıza alıp sevelim, başını okşayalım, sevgi sözleri söyleyelim.Hep olumlu yönlerini görüp takdir edelim, yapamadıklarını ise, “Şöyle şöyle yaparsan daha kolay olabilir, yine de gayet iyi yapıyorsun aferin” diyelim.Nereye gidersek yanımızda götürelim ve merak ettiği şeyleri sabırla açıklayalım, anlamasına ve düşünerek idrak etmesine yardımcı olalım.Bir yetişkin gibi saygı duyarak dinleyelim ve benlik saygısı oluşması için katkıda bulunalım. Biz ona saygı duymazsak hayattaki saygınlığın anlamını kavraması gecikir.Bir insana, bir hayvana, bitkiye hatta cansız eşyalara bile, nezaketle yaklaşmasını telkin edelim.Birisine zarar vermesi söz konusu olduğunda, asla taviz vermeden engelleyip, özür diletelim ve bir daha yapmaması için tedbir alalım.Yeteneklerinin açığa çıkması için, çocuğun el ve akıl becerilerini harekete geçirecek ne varsa kullanması için teşvik edelim.Yaptığı güzel davranışları, fark ettirmeden aile bireylerine söyleyip doğal olarak fark ettirmiş gibi yapıp takdir etmelerini sağlayalım.Mutlaka bir hobisi olsun. Onunla vakit geçireceği, kendisine has üretimler yapabileceği ve “Ben şunu başardım” diyebileceği becerileri olsun. Bu zihnin başarı kaydetmesi anlamına gelir ki, bu adeta duyguların ve cesaretin gıdasıdır. Oradan özgüven ve yüksek kendilik algısı oluşur.Okula gidince, bir en iyi dersine, bir de en zayıf dersine takviye aldıralım. Birisi okul çapında en iyi olmasıiçin, diğeri ise ortalama seviyeye çıkabilmesi için.Küçük yaşta utanma ve edep öğretelim, kıyafetlerine dikkat edelim, odasına kapı tıklatmadan girmeyelim.

Kendisinin bu dünya için herkes gibi çok değerli olduğu fikrini aşılayalım.Birlikte zaman geçirerek, aile ve anne baba bağını güçlendirelim.Çocuklarımızla ne kadar çok paylaşım yaparsak o kadar gönüllerinde yer kaplarız.Çocuğa yapılan telkin, kendimizin de uyguladığı şeyler olursa daha çok tesir eder.Bir şey söylerken, emir dili değil, tavsiye dili kullanalım.“Ne söylediğiniz değil nasıl söylediğiniz önemli” kuralı gereği, onore ederek, güvendiğimizi hissettirerek, faydalarını zikrederek bilgilendirme yapalım.Yaptığı bir yanlış olursa, hemen karşı çıkmak yasaklamak yerine, onun zararı ve yapmadığı zamanda faydası anlatalım. Komutlar, anlatmak yerine dayatıcıdır. Bu da çocuk dahil kimsenin hoşuna gitmez.Çocuğun yapmasını istediğimiz şeylerde, güçlü bir “Niçin”i olursa beyni kabul eder ve daha kolay hayata geçirir. Sadece “Yap” demek, çocuğu yapmaya sevk etmeyeceği gibi aramızın açılmasına sebep olur.Annenin istediği şey, dini ve ahlâki bir değerdir. Bu değerin çocukta da yer etmesi lâzım ki, çocuk bunu öne alsın. Bu Rabbimizin (c.c) izni dışında, küçük yaştaki eğitimler ve ailedeki atmosferle oluşur.Aileye gelip gidenler, ailenin kendi içindeki hassasiyetleri, çocuk ile anne baba arasındaki duygusal bağ; bu değerlerin oluşmasında çok etkilidir.Anne babanın hayata dair algısı, Allah’a (c.c) karşı duyarlılıkları ve duaları, çocuğun gönlünde yer eder.Utanma ve haya-edep, alimlerceaklın gelişmişliğinin göstergesi olarak kabul edilmiş. Çocuk büyüyüp edep yerlerini örtmeye başlayınca, “Çok şükür akıl nuru görülmeye başladı” diye şükreder sevinirlermiş. Biz de akıl nurunu geliştirmesi için hem tedbir alıp hem de Allah’a (c.c) çokça dua edelim.

Konumuza gelince, şimdi bu anne ne yapmalı?

Öncelikle çatışmak yerine, sadece konuşulmalı, iyi davranılmalı ve bu konuda iyi örnek olacak arkadaş çevresi varsa onlar ile irtibata geçmesi sağlanmalı. Arka planı hazır olmadan hiç bir söz eyleme geçirmez. Burada, muhtemelen değer kazanmak, onay almak ve dışlanmamak vb. gibi gerekçelerle yapılan bir tercih var. Dışarıdakilerin onayını alabileceği, bir hobisi, zekâ gerektiren bir faaliyeti, insanların ihtiyacını giderecek bir becerisi, insanların hayranlıkla ilgileneceği bir sanat faaliyeti yok. Sadece telefon, internet ve sosyal medya.Bu kadar boşlukta, insanın en kolay sergileyeceği ve insanların dikkatini çekebileceği şey ne yazık ki fiziki güzelliği olarak ön plâna çıkıyor. Bunun için bir çaba harcaması gerekmiyor. Açılmaması için zihninde bir gerekçesi de yok. O zaman bu en kolay ve etkili bir yol olarak görülüyor ne yazık ki. Bunun değişmesi sağlam bir gerekçe gerektirir. Gerekçemizin sağlam olması, gençlerin de bunu sağlam olarak algılamalarını sağlamıyor. Onların ihtiyaç hissettiği şeyler ile ailelerin ihtiyaç hissettiği şeyler arasında ciddi açı farkı var. Bu açı farkının birdenbire kapanması da mümkün değil. Tabi ki Rabbimiz (c,c) dilerse bu çok kolaydır fakat görünene göre konuşacak olursak, anne babanın istek hızına yetişmesi de mümkün gibi görünmüyor. Sabır, dua, sevgi ve bilgi ile Rabbimizden (c.c) yardım dileyerek devam etmek gerekir diye düşünüyorum.