Ülkemizde enflasyonun yüksek olduğu dönemlerdeki en büyük problemimiz olan dolarizasyon ile yine karşı karşıyayız.

Enflasyon karşısında parasının değerinin düştüğü realitesiyle hareket eden kişi ve şirketler ellerindeki likitlerini TL yerine yabancı para cinslerinin her hangi birisinde tutuyorlar.

Hal böyle olunca verilerinde ortaya koyduğu üzere an itibariyle Türkiye’de bulunan toplam mevduat içerisindeki yabancı para birimlerinden olan mevduatların oranı hayli yüksek.

Sadece yüksek olmakla kalmıyor günden güne daha da yükseliyor yükselmeye de devam ediyor.

Öyle ki KKMH (Kur Korumalı Mevduat Hesabı) öncesinde yüzde 56 düzeylerinde olan yabancı para cinsinden mevduatların oranı KKMH sonrasında yüzde 71 düzeylerine çıkmış durumdadır.

Bu sonuçlar aslında bize şunu gösteriyor; KKMH ile liranın değeri bir anlamda dövizin değerine bağlanmıştır.

Hatta son dönemde dövizde yaşanan yükselişlerle de burada ortaya çıkan maliyet her geçen gün biraz daha artmaktadır.

Diğer taraftan dış ticaret verilerimizde de maalesef iyi sonuçları yakalamış değiliz.

Dış ticaret konusunda yaşanan problemlerin üzerine ciddi manada gitmez isek sorunların her geçen gün büyüyerek arttığını sonuçta da içinden çıkılmaz bir hal aldığını görürüz.

Sorunların çözümlerinin biran önce ortaya konulması yeni sorunların ortaya çıkmamasına sebep olacaktır.

İşte bu yüzden dış ticaret açığımızı kapatmak durumundayız ki döviz çıkışımızı da kontrol altına alalım.

Dolara yönelişin fazla olmasının yüksek enflasyon dışındaki bir diğer sebebi de ülkemize gerektiği kadar yatırım çekmekte yaşadığımız zorluklar.

Ülkemize özellikle katma değeri yüksek yatırımları çekebilirsek yatırım ortamının rahatladığını dolayısıyla da dolarizasyonun azaldığına şahit olmuş olacağız.

Bu anlamda da iş hukukuyla ilgili düzenlemeleri özellikle Avrupa standartlarına hızla yükseltmemiz son derece önem taşımaktadır.

Yani her hangi bir Avrupa ülkesindeki hukuksal altyapı ile ülkemizdeki altyapının hiçbir farkı olmadan yatırıma gelecek şirketlere kucak açılmalıdır.

Şirketlerin yatırıma başlamadan önce ne gibi sorunlarla karşılaştıkları iyi analiz edilerek problemlerin çözümü adına ciddi bir yol haritası ortaya konulmalıdır.

Ne kadar fazla yatırım alırsak o kadar dolarizasyondan uzaklaşmış oluruz.

Tam tersi bir durumda da ne kadar az yatırım alırsak o kadar dolarizasyona yaklaşmış ve dolarizasyonun oranını yükseltmiş oluruz.

Bu yıl yakınımızdaki savaş sebebiyle turizm gelirlerinde de ciddi bir düşüş beklendiğinden dış ticaret açığının turizm gelirleriyle azaltılması durumuna da son derece uzak konumdayız.

Aslında yapılması gereken sorunların bir yumak haline gelmeden çözülmesidir.

Ama günümüz dünyasında bunu ortaya koymakta o kadar zordur ki ülkeler gerek dış ticaret açıkları gerekse de dolarizasyon problemleriyle boğuşmak zorunda kalmaktadırlar.

Zaten her iki konuda da başarılı olan ülkelerin hem iç ticaret hacimlerinde hem de dolarizasyonla ilgili problemlerinde ciddi aşamalar kat ettiklerini görebiliyoruz.

Gelişmiş ülkelerde bu problemlerden sıyrılma oranı oldukça üst seviyelerde seyretmektedir.

Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerin ise konuya hızla adapte olması ekonomik verimliliklerini ve etkinliklerini artıracak önemli bir etken olarak karşımızda büyük bir dağ gibi durmaktadır.

Bu bilinci yerleştirebildiğimizde birçok ekonomik sorunun çokta rahat bir derece de çözüldüğüne şahit olabileceğiz.