Ülkelerin finansal konumlarında en büyük yere sahip olan konu o ülke toplumunun finansal okuryazarlık oranının hangi boyutlarda olduğudur.

Ekonomik konjonktürün iyi okunmasından tutun da yatırım araçlarına nasıl yatırım yapılması gerektiğine kadar birçok konu, geniş bir yelpaze içerisinde finansal okuryazarlıkta kendisine yer bulur.

Son dönemde finansal okuryazarlıkla ilgili çeşitli özel eğitimler ve bazı projelerle konu geniş bir tabana yayılmaya çalışılıyor ama bu asla yeterli düzeye erişememekte.

Her zaman ifade ettiğim gibi finansal okuryazarlık daha okul öncesi eğitimden başlayarak kademeli olarak tasarlanmalı ve ilkokuldan üniversiteye kadar zorunlu bir ders olarak okullarımızda okutulmalıdır.

Gelişmiş ekonomilere bakıldığında finansal okuryazarlık oranının çok yüksek düzeylerde olduğu görülmektedir.

Bu oran yüksek olduğu için çocukluk çağlarından itibaren gençler kendi bütçelerini oluşturabilmekte, yatırımın ne olduğunun farkına varabilmekte ve yastık altında bir yatırım aracı asla bulundurmamaktadırlar.

Ama bizim ülkemizde maalesef oranın düşük olmasından ötürü, ekonomiye aktarabildiğimiz yatırım anlamındaki kaynakların yetersizliğini her gün hissederek bunları ekonomiye nasıl kazandırırız konusunda hâlâ fikir beyan etme noktasında durmaktayız.

Eğitimler ifade ettiğimiz düzeyden başlamış olsa belirli bir süre sonunda toplumdaki ebeveynlerin tamamının finansal okuryazarlık seviyelerinin yükselmesiyle çocukların, okul öncesi dönemden başlayarak kendi ailelerinde bile doğal olarak bu eğitime tabi tutulduklarına şahit olacağız.

Eğer ki bir çocuğa para nedir, para neye yarar, para nasıl harcanılır ve harcamadığımız parayı nasıl daha fazla seviyeye çıkarıp artırabiliriz konularını ilkokula başlamadan veremiyorsak o ülkede finansal okuryazarlık konusunda da hiç konuşmamamız gerekiyor.

Bunların yanında para nasıl kazanılır, para kazanmak için hangi yollar ülkemizin ekonomisine kaynak yaratma noktasında daha verimli olur ve yatırım nedir gibi konuları belki de ortaokul çağlarında çocuklarımıza aktaramazsak finansal piyasalarımız bu seviyelerde gezinmeye devam edebilir.

Evet, yabancı yatırım ve yabancı yatırımcı finansal piyasalar için son derece önemlidir ama biz finansal okuryazarlık düzeyimizi gelişmiş ülke ekonomilerinin finansal okuryazarlık düzeylerine getirebilirsek yerli yatırımcıdan elde edeceğimiz tutarların da hiç azımsanmayacak seviyelerde olduğuna şahit olacağız.

Bilinç seviyemiz ve konuya yaklaşımımız bu düzeylerde olursa gerek finansal okuryazarlık eğitimlerinin erken başlaması gerekse de yerli yatırımcıdan yastık altındaki yatırım araçlarını ekonomiye aktarma noktasında çok ciddi seviyeleri yakaladığımızı çok kısa sürede göreceğiz.

Diğer taraftan bu eğitimlerin yaygınlaştırılması ile gençlerin ekonomi ve finans bölümlerine yönelimleri de artacaktır diye düşündüğümü de ayrıca ifade etmek istiyorum.

Şayet biz çocukluk sürecinde finans ve finansla ilgili terimleri çocukların belleklerine iyi bir şekilde sokmayı becerebilirsek çocukların, ilerleyen dönemlerde konuya yaklaşımları çok ama çok farklı bir şekilde büyüyerek gelişecektir.

Güçlü bir ekonominin temel noktalarından birinin, yüksek düzeyde ekonomi bilgisine sahip bireylerin toplumda sayılarının ve oranlarının fazla olması gerçeğinden hareket ederek finansal okuryazarlık konusunu değerlendirmeliyiz.

Taban ne kadar çok ekonomi bilgisine sahip olursa toplum o kadar ekonomi ile iç içe yaşar.