Koronavirüs salgını, tahıl tedarik güvenliği bakımından dış dünyaya güvenmenin ne kadar riskli olabileceğini bir kez daha ortaya çıkardı. Salgının bitmesine yakın bir zamanda patlak veren Ukrayna Savaşı ile bu defa tahıl ürünlerinin nasıl siyasi bir koza dönüştürülebileceği müşahede edildi.

Dünya pandeminin sancılarını yaşamaya devam ederken, pek çok insan bir sonraki küresel krizin tahıl tedariki üzerinden meydana gelebileceğini tahmin etmiyordu. Bu, gayet normaldi. Zira insanoğlunun uzun yıllardır gündemini teknolojik gelişme meşgul ediyordu. Dolayısıyla insanoğlu, küresel iklim ve çevre sorunlarıyla pek alakadar olmadığı gibi tarımsal arazilerin ve temiz su kaynaklarının sessiz sedasız yok oluşuna çok fazla aldırış etmedi.

Bugünlerde insanlar, savaş nedeniyle kadim bir bilgiyi yeniden hatırlama ihtiyacı hissettiler. O bilgi, buğdayın savaş cephaneliğinde yer alan ne kadar önemli bir silah olduğu gerçeği idi. Yakın gelecekte küresel güç denildiğinde sadece teknoloji, petrol veya silah üreten ülkeler akıllara gelmeyecek aynı zamanda gıda arzı istikrarını elinde bulunduran küresel tahıl gücü ülkeler de kendilerinden fazlasıyla söz ettirmeye başlayacak.

Tarıma sırtını dönen ülkelerin şimdilerde gıda krizini dert edinmesi ve geleceği güvenceye almak için yerli gıda güvenliğine yönelmesi tarihin bir cilvesi. Eskilerin dediği gibi doğa er ya da geç ama mutlaka intikamını alır.

İklim kaynaklı gıda güvensizlikleri ile hızla yayılan gıda israfı zaten uzun yıllardır artan gıda fiyatlarının en önemli nedeni olarak görülüyordu. Pandemi, iklim veya jeopolitik nedenlerle giderek daha istikrarsız hale gelen dünya, rafların bir gecede boşalabileceği veyahut fiyatların fahiş derecede artabileceği gerçeğini hatırlattı.

Her krizde bir fırsat vardır lafı, duymaya alışık olduğumuz bir sözdür. Buradaki can alıcı soru: Bu fırsatı kim değerlendirecek ve bu kriz kimlerin işine yarayacak?  

Dünyanın en önemli tahıl üreticilerinden Ukrayna ile Rusya’nın savaşa girmesi nedeniyle 24 Şubat’tan bu yana dünya piyasalarına sağlıklı tahıl ihracatı yapılamıyor. Odessa Limanı’nın giriş ve çıkışının olası bir Rus saldırısını önlemek amacıyla mayınlanmasından dolayı tahıl yüklü gemiler limanda hapsolmuş bir vaziyette bekliyor.

İki ülke arasındaki savaş, Karadeniz’de seyir güvenliğini ortadan kaldırdığı gibi tahıl ihracatını da siyasi bir koza dönüştürmüş durumda. Açık bir şekilde her iki ülke tahıl ticaretini kendi ulusal çıkarlarına malzeme etmiş vaziyette. Rusya, mayınların ve ambargoların kaldırılmasını şart olarak koşarken Ukrayna da böyle bir adımın Odessa şehrini Rusya’ya karşı savunmasız kılacağını söylüyor.

Türkiye iyi niyetli bir girişim olarak Karadeniz’de Birleşmiş Milletler (BM), Rusya, Ukrayna ve Türkiye arasında kurulacak bir mekanizmayla güvenli bir “tahıl koridoru” oluşturulması fikrini gündeme getirdi. Açıkçası böyle bir mekanizma, Ukrayna ve Rusya’dan dünyaya yapılan tahıl ve gübre ihracatını güvenceye alma adına önemli bir rol oynayabilirdi.

Rusya ve Ukrayna tarafından şimdiye kadar yapılan açıklamalar dikkate alındığında, her iki ülkenin de ellerindeki bu kozu kaybetmeye sıcak yaklaşmadıkları anlaşılıyor. Küresel tahıl piyasalarındaki dalgalanmayı artıran bu sorumsuz davranışların her geçen gün ısınan bir dünyada yeni tehlikeleri de beraberinde getireceği çok açıktır.