Kıbrıs, yakın gelecekte çok ciddi çekişmelere sahne olacak bir bölgede yer alıyor. Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’daki egemenlik mücadelesi için şimdilik bir “mola” verilmiş olabilir. Ancak kıyasıya bir mücadele kapıda bekliyor.

Kıbrıs’ın stratejik konumunu haritaya bakan herkes kolayca görebilir. Ada, bölgedeki uluslararası çıkar çatışmalarının yaşandığı yerlere hem yakın hem de onlara hâkim bir statüdedir. O halde Türkiye’nin bölgede etkin bir güç olarak varlığını koruması, büyük ölçüde Kıbrıs’a bağlıdır. Bu nedenle Kıbrıs’taki Türk varlığı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) mevcudiyeti son derece önemlidir.

Yeri gelmişken şunu açıklamakta fayda var. Kıbrıs, Türkiye için bir sıçrama tahtası değildir. Aksine adanın Türkiye için pasif bir stratejik önemi bulunuyor. Şöyle ki Türkiye açısından mühim olan, adanın başka güçlerin eline geçme ve buradan Türkiye’ye tehdit oluşturma riskidir. Türkiye bu riski asla göze alamaz, kendisini ateşe atamaz.

Diğer taraftan Kıbrıs, İskenderun Körfezi’nin güvenliğini tesis ettiği gibi Suriye kıyılarından, Türkiye’ye yöneltilebilecek tehditleri karşılamada da hayati bir vazife üstlenir. Dolayısıyla Hatay ile İskenderun Körfezi’nin korunup kollanmasında Kıbrıs bir muhafız gibidir.

Bölgede yer alan terör örgütlerinin, Akdeniz kıyılarına ulaşmayı hedef alan faaliyetleri dikkate alındığında, adanın pozisyonu daha net bir şekilde ortaya çıkar. O nedenle Türkiye’nin Kıbrıs konusunda göstereceği en ufak bir zafiyet, Hatay ile İskenderun Körfezi’ni doğrudan savunmasız hale getirir ve terör örgütlerini Akdeniz’e ulaştırır.

Kıbrıs, Türk deniz ulaşımının en hassas ve en saldırıya açık bölümünde yer alıyor. Kıbrıs’taki Türk varlığının Türkiye’ye sağladığı dikkat çekici bir başka fayda da bölgedeki karşıt güçlerin hareketleri üzerinde sınırlandırıcı ve caydırıcı bir etki oluşturmasıdır. Adadaki Türk askeri gücünün bölgesel caydırıcılığı gözden kaçmamalı.

Hava gücü açısından Kıbrıs’ın stratejik kıymeti su götürmez bir gerçektir. Şüphesiz bir hava üssü olarak Kıbrıs’ın Orta Doğu’da oynadığı rolü en iyi İngilizler bilir. İngiltere’nin adanın güneyinde kurduğu iki askeri üste istihbarat, casusluk ve askeri faaliyetler yürüttüğü ve bu bağlamda Orta Doğu’daki hâkimiyet alanlarını güçlü tutmaya çalıştığı bilinen bir hakikat.

Yakın gelecekte de bir hava üssü olarak Kıbrıs’ın büyük değeri olacaktır. Bu nedenle kısa zaman zarfında Türkiye’nin adadaki hava gücünü artırması ve bu çerçevede Geçitkale Havaalanı’nı Türk SİHA’larının kalıcı üssüne dönüştürmesi, bölgesel caydırıcılık bakımından Türkiye’nin gücüne güç katacaktır. Benzer durum deniz üssü için de geçerlidir.

Son yıllarda Kıbrıs’ın jeopolitik çekim gücünün artmasıyla birlikte İsrail, İran ve Fransa gibi daha önceki yıllarda adayla sınırlı bir ilişkiye sahip ülkelerin Kıbrıs’la hiç olmadığı kadar alakadar olmaya çalıştıkları görülüyor. İngiltere, Rusya ve ABD’nin Kıbrıs’la geçmişten gelen yakın bağları da bu denkleme eklendiğinde bölge içi ve dışı aktörlerin Kıbrıs’ta varlık kurma ya da artırma gayretleri kolaylıkla fark edilebilir.

Bu denkleme uzak olmayan gelecekte, Çin ile Hindistan’ın da dâhil olma olasılığı bir hayli yüksektir. Şurası çok açıktır ki Kıbrıs’ın değeri, gelecekte azalmayacağı gibi hiç olmadığı kadar artacaktır. Bu yüzden Türkiye ve KKTC, bu jeopolitik çerçeveyi iyice görmeli ve ona göre bir hareket planı oluşturmalı.