Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesine katılmadan önce yapılan AK Parti MYK toplantısında “Keşke Beşşar el-Esed Özbekistan’a gelseydi, görüşürdüm” dediği öne sürüldü.

İddiayı köşesine taşıyan Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’nin aktardığına göre Erdoğan, “Ama o oralara gelemez. Onun yüzünden, onun tutumundan dolayı Suriye bölünmek üzere. O kendi iktidarını korumak için muhaliflerle savaşa tutuştu. Kendi iktidarını korumayı tercih etti. Kendi kontrol ettiği alanları korumayı düşündü. Ama büyük toprakları koruyamadı” dedikten sonra “Keşke Özbekistan’a gelseydi, görüşürdüm” temennisini tekrarlamış ve “Bunları yüzüne karşı söylerdim” diye eklemiş.

Cumhurbaşkanlığı’ndan ya da AK Parti’den herhangi bir yalanlama gelmediğine göre Erdoğan’ın bu sözleri gerçekten söylediğini kabul etmemiz gerekiyor.

Daha önce denendiği gibi, gerçekleri Beşşar el-Esed’in yüzüne söylemenin hiçbir yararı olmayacağını belirttikten sonra asıl konumuza geçelim.

Türkiye’nin son dönemde sorun yaşadığı bölge ülkeleriyle ilişkilerini onarması ve Suriye’yle ilişkiler hakkında en üst düzey yetkililerin yaptıkları açıklamalar bir başka soruyu gündeme getirdi.

“Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’yle de görüşecek mi?”

Bu konuda genel olarak iki farklı yaklaşımın öne çıktığı görülüyor.

Birincisi, “Beni Sisi’yle barıştırmak isteyen çok var. Asla kabul etmiyorum, etmem de. Halkın yüzde 52’sinin oyunu almış olan Mursi’yi ve arkadaşlarını mahkûm eden bir anti demokratla karşı karşıya gelmem, onunla aynı masaya oturmam” şeklindeki açıklamalarını hatırlatarak Erdoğan’ın geri adım atmaması ve Mısır Cumhurbaşkanı’yla asla görüşmemesi gerektiğini söyleyen yaklaşım.

İkincisi ise Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’nin âlî menfaatlerini göz önüne alarak İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzog, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la görüştüğü gibi Abdülfettah es-Sisi’yle de görüşmesi gerektiğini savunan, “Beşşar el-Esed’le bile görüşmek isterken Mısır Cumhurbaşkanı’yla niçin görüşmesin?” diyen yaklaşım.

Türkiye ve Mısır arasındaki normalleşme süreci tıkanmış durumda.

İlerleme sağlanamamasının en önemli sebebi de Erdoğan’ın Abdülfettah es-Sisi’ye yönelik tavrı.

Kahire bu tavrı Mısır Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetinin sorgulanması olarak okuyor.

Ankara’dan “Mısır halkıyla bizim herhangi bir problemimiz yok” şeklinde açıklamalar yapılıyor fakat kabul etmek gerekir ki, Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Mısır arasında sınırlandırma anlaşması imzalanacaksa bu iki halk değil iki hükûmet arasında gerçekleşecek.

Diğer bir ifadeyle Abdülfettah es-Sisi’yi yok sayarak istenen sonuca ulaşmak ne yazık ki mümkün görünmüyor.

Mısır Cumhurbaşkanı geçenlerde Katar’daydı ve Doha-Kahire ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldı.

İkinci yaklaşımı savunanlar devletler arasında daimi küslük olamayacağına dikkat çekerek, Türkiye-Mısır ilişkilerinin de er ya da geç düzeleceğini, normalleşme ne kadar çabuk olursa iki ülkenin de o kadar yararına olacağını söylüyorlar.

Mısır’ın içinde bulunduğu ekonomik koşullarda Abdülfettah es-Sisi’nin Türkiye’yle normalleşmeye hayır diyemeyeceğine dikkat çekiyorlar.